Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

31. Bölüm
Oyuncular (Alfabetik Sıra)
İzlenme Oranları
Download Linkleri (RapidShare)
Replikler
Tüyolar (Uğur Kedi)
Bölüm Yorumları (Ebru Karaca)
Senaryolar
Medyada Çıkan Haberler
Röportajlar
 

Replik ve Yorumlarla 31. Bölüm (Ebru Karaca)

Şubat 16, 2007

Aşağıdaki yazı Dizifilm.com forumu üyelerinden Ebru Karaca'ya aittir. Güzel yorumu ve paylaştığı replikler için kendisine teşekkürlerimle:




1

Herkese Merhabaaaa…

Öncelikle, şunu söylemek istiyorum. DÜNKÜ BÖLÜM MUHTEŞEMDİ. Başka söz bulamıyorum, kusura bakmayın. Yoksa çok daha iyi şeyler söylemek isterdim. Söyleyeyim de, duygularımı anlatsın. Ama nerdeeee? İnanın ne desem, az gelecek bu bölüm için. O kadar zevk aldım yani

Dizinin en başını kaçırdım. Şu kahvaltı masasını. Çok da merak ediyordum ama ne yaparsınız, kısmet.. Nasılsa sonradan izlerim.

Ama bizimkilerin Pınar ve Mert’e el sallayışları çok hoştu. Ve Vahi beyin “Nasıl? İyi oynadım mı?” ları.. Güzeldi. Orada Tarıkla yaptığı konuşma ve Naz ile Tarık’ın bakışmaları güzeldi. Ümit’in arayı EL ile kesip, “Babam o tarafta Alfonsocuğum”, “Kapı o tarafta Nazcığım” ları güzeldi..

Ve o sahne, o ünlü söze gebeydi : “ İNSANIN SEVDİĞİNE AÇILMASI, AŞKINI İTİRAF ETMESİ İÇİN BUNDAN GÜZEL BİR OLABİLİR Mİ?” Hah haa… Bu sözler bütün bölüm boyunca bizimkilerin aklından çıkmadı bir türlü Ve dolayısıyla, bizim de tabi

2

Vahi beyin söylediklerinden sonra Tarık Naz’a açılmayı, Naz da Tarık’ın kendine açılmasını istedi doğal olarak. Halleri çok komikti. Özellikle de Naz’ın.. Kapı çalındığında Tarık olduğunu duyunca nasıl da üstünü başını düzeltti? Ama ilgilenmiyormuş gibi yapmak için de çello başına oturdu. Heyecanlı heyecanlı.. Güzeldi güzel.

NAZ: Çello çalıyodum.
TARIK: Öyle mi? Duymadım.
NAZ: Sessiz ve derinden çalıyodum. Anlamazsın, seni aşar!

Normalde bu iğrenç espiri için Naz’ı eleştirirdim. Ayrıca da hiç gerçekçi değil derdim. Ama gerçekçi olmaması ve Tarık’ın Naz’ın yalan söylediğini anlaması işime geldiği için, hiç eleştiri yapmayacağım. Hatta Naz’ı tebrik edeceğim. Aferin sana!

Naz, Tarık’tan beklediği sözleri duymayınca sinirle yayı kapıya attı ya, orası da çok güzeldi.

NAZ: Çok ileri bir teknikle çalıyorum ya, zor tabi. Bazen böyle yay, fırlıyo elimden.
: ) Tarık yayı yerden alıp Naz’a verirken (daha doğrusu vermezken ve yay ikisinin eli arasında çekiştirilip dururken demeliyim ) çok hoştu.. İşte kapıda bakışmalarla başlayan romantizmin devamı..

Tüm bunları Vahi bey başlattı tabi. Sağ olsun. Onun sözleri olmasaydı 14 Şubatı bu şekilde geçirebilirler miydi, sadece Mert’in sözleri yeter miydi, bilemiyorum tabi

VAHİ: Seviyorum Tarık!
TARIK: Güzel, çok güzel. Ama bunu bana değil, Belkıs hanıma söyleyeceksiniz
VAHİ: Doğru, doğru. Acemilik işte! (Bu da Vahi beyin, BENİMKİ DAHA İLK! İne benzedi dün gece. Çok komikti.


3

Naz’ın Tarık’ın derdine düşüp de, babasının Belkıs hanıma açılma meselesini ıskalaması ve bunun farkına vardığı yer komikti. Ümit’in yarısı traş köpüklü suratı da öyle

Naz Ümit’le konuşurken, nasıl ağzından kaçırdı ama?

NAZ: Napıyım? Aklım Tarık’a takıldı.
ÜMİToğrudur, sabah da kolların takılmıştı!

Ümit’in espirilerini de özlemişim hani

ÜMİT: Dağda sizi sarılmış halde bulduğumda anlamıştım zaten! OH BEEEEE!!!!

Hulusi’nin halleri dün gece çok güzeldi. Belgin ve Vahi’yi affetmemek yönünde nasılda ISRARCI ve KENDİNDEN EMİNDİ (!) Ama Vahi aradığında daha da güzel oldu her şey..
İnsan izleyince diyor ki, işte dostluk bu! Ona ne kadar kırılmıştı. Ama ihtiyacı olduğunda her şeyi bir anda, evet bir anda nasıl da unuttu! BİTTİ GİTTİ!

HULUSİ: Bekle benim can dostum! Ruh ikizim! Geliyorum!
Ve Hacer ananın istifini bozmadan söylediği, kendinden başka herkesin güldüğü espirileri : )

HACER: Nerde o eski yapıştırıcılar?

Naz’ın Belkıs gittikten sonra durumu anlaması ve ağlaması da çok duygusaldı.

4

NAZ: Ufacık bir mutluluğu babama çok gördüm.
Sevmeyeceğim işte! Sırf bu yüzden kimseyi sevmeyeceğim!
Ya ölüp gidiyorlar ya çekip gidiyorlar.
Sonunda hep acı çektiriyorlar sana!
(devamını hatırlamıyorum ama yine güzel bir diyalog vardı)

Orada yine Tarık’ın omzuna sığınması ve onları bu şekilde de olsa sarılırken görmek güzeldi. O konuştukça Tarık’ın onu teselli etmek istemesi ve sözlerinin aksini ispatlamaya çalışması falan..

Sonra romantizmin yine bir telefon sesiyle mahvolması tabi..

TARIK: Ben, eline fırsat geçip de gitmeyen birini biliyorum.
NAZ: Gitmeni istemiyorum.
TARIK: İstesen de gitmiyorum!
NAZ:..
TARIK: Nazz,, … akşam….
ZIRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR!!!!!!!!!!!

Oradaki sarılmaları, tam sevgili gibiydi. İstedikleri kadar itiraf etsinler ya da etmesinler, Tarık’ın Naz’ın saçını okşayışı, Naz’ın o omza yatışı, kesinlikle sevgili gibiydi. Hmm..

Sonrasındaki kavgalarına ne demeli? Bayıldım! Bayıldım!
Muhteşemdi
Tam sevgili ya da karı-koca kavgası gibi.. Hah haa… Harikaydı.
Birisi tam metni ekleyebilirse, tekrar tekrar okumaktan çok ama çok zevk duyacağım.
NAZ: Bak, ben sana senin bana attığın gibi bozuk atıyo muyum?
TARIK: Ben bozuk atmıyorum!
NAZ: Atma! Atıyosun!
….
TARIK: Eee, nereye gidiyoruz?
NAZ: Sahile dedim ya!
TARIK: Bana doğru cevap ver!
NAZ: Doğru sor, doğru vereyim!
…..
NAZ: Düzgün sür!
TARIK: Sen işime karışma!
NAZ: Sen de düzgün sür, karışmayayım.


Hah haa… Bu kadar dırdır nerde görülmüş. Çok güzellerdi çoooookkkk….

5

Hulusi ve Vahi ikilisin hali çok komikti. Sonunda Hulusi’nin Vahi’nin arkasını topladığını gördük yaa… Hah haa.. Ne komikti. Vahi dışarı atılıyor, Hulusi arkadan koşturuyor. Hesabı ödüyor, garsonlara bahşiş veriyor, özür diliyor falan.. Vahi bey, şu nezarete düştükleri gecenin intikamını çok güzel aldı Helal olsun. Anlamadan oldu ama olsun.

HULUSİ: Belkıs gitmiş olabilir ama ben varım.
VAHİ: Sen onun yerini tutamazsın ki Hulusi!

HULUSİ: Boş ver Vahi! Yaşandı bitti!
VAHİ: Yaşanmadı ki Hulusi! Yasanmadı ki!

VAHİ: Ben bu zamana kadar yaşamamışım..
HULUSİ: Bu şekilde gidersen, bundan sonra da yaşayamazsın Vahi!

HULUSİ: Tabi sen akacaksın, ben bakacağım. Malum, ben gözlemciyim..


Gelelim şu TARIK-PINAR-MERT-NAZ buluşmasına..

Orada bizimkilerin hallerine çok üzüldüm. Naz orada kalıp da, Tarık gitmek zorunda kalınca.. nasıl da birbirlerine üzgün üzgün bakakaldılar.. Ah yaa..ah! Orada da resmen bakışlarında çığlık vardı her ikisinin. HAYIIIRRRRR!!! Diyordu o çığlik. Ama aksini yapmak zorunda kalıyorlardı.

Orada bir evlilik teklifinin geleceği belli olmuştu artık. Ama Naz teklifi duyduğunda sanki hafif bir tebessüm gördüm gibi.. O şüphelendirmişti beni. Ama sonra Mert’e verdiği cevap muhteşemdi. Helal olsun sana Naz! Bir de her şeyi, tüm duygularını Mert’e anlattı yaa.. İkinci kez helal olsun! Bizi çok mutlu ettin!

Tarık’ın, Naz’ın orada evlilik teklifi ile karşı karşıya kaldığını bilmesi ve kıvranışları da çok güzel verildi. Hissettirdiler bize tüm duygularını.
Hele Tarık, bu uğurda annesini bile reddetti ya..

BELGİN: Hayatımda ilk defa, çağırdım ve gelmedi. Aynı günde hem kocamı hem oğlumu kaybettim. (İÇSESİM: Yuh yani Belgin hanım, bir olay bu kadar dramatize edilir yani ). Yok, Tarık bunu bana yapamaz! Kesin o kız yaptı. Bu gün 14 Şubat ya, birlikte bir yerlere gittiler. İster misin, bu kız buna rest çekmiş olsun? Ya annen ya ben diye! (İÇSESİM: Daha abartamaz diyordum, sen kendini de aştın Belgin hanım! ) Tarık da onu seçmiş olsun! Hah haaaaaa….

Anne işte..

6

Neyse, biz yine gelelim bizimkilere..
Tarıklar gelince Naz hemen Mert’in arabasından indi. O telaşla Tarık da. Ve Naz elini uzatti. Aslında orada , o el tutuşlar çok şeyi anlatıyordu zaten. Hangi abi kardeş o şekilde el ele tutuşur? Pınar ve Mert’i hiç öyle gördük mü? Sadece, anlamaları biraz zaman aldı.

NAZ: Gidebilir miyiz?
TARIK: Nasıl istersen.
NAZ: Gitmek istiyorum.

MERT: Ona iyi bak Tarık.

Ben Pınar ve Mert ikilisinden bu şekilde kurtulacağımızı aklımın ucuna bile getirmemiştim. Hiç hem de. Hep kötü olacaklarını, bizimkilerin başına iç açacaklarını düşünmüştüm. Alfonso , İtalya, Belgin hanımın dernekten arkadaşı olma falan.. Öyle çok imkan sunuldu ki önümüze, bu şekilde gidişleri bir tuhaf oldu.

Ama bu tuhaflık güzel tabi..
Çok hoşuma gitti. Huzura erdim


Neyse, gelelim şimdi, bölümün en güzel sahnelerini hazırlayan sahnelere..

NAZ: Daha bu 14 Şubat bitmedi.
TARIK: Benim için hiçbir zaman 14 Şubat olmadı ki!

Ve Tarık kendiyle baş başa (Pardon, bir de Vahi bey var )

VAHİ HAYAL SESİ: İnsanın sevdiğine açılması, aşkını itiraf etmesi için bundan güzel bir olabilir mi?
TARIK: Vahi amca, iyi diyosun, hoş diyosun da, olmuyo işte. Ama sen yine de bütün gece aynı şeyi söylemeye devam edeceksin değil mi?
VAHİ HAYAL SES: EVET!
TARIK: ????????? (Orada yüzündeki şaşkınlık ifadesi harikaydı! Kahkahalara boğuldum )
Tabi durumu yine bir telefon kesti. Gerçi bu telefonun çalması gayet iyi oldu. Naz’ın Mert’e söylediklerini böylece anlamış oldu Tarık. Mert çok güzel teşekkür etti orada. Biz de dizimizden bu şekilde güzelce ayrılmış oldukları ve bizimkilerin birleşmesine de vesile oldukları için teşekkür ederiz

VAHİ HAYAL SES: İnsanın sevdiğine açılması…..
TARIK: Tamam Vahi amca. Gerisini söylemene gerek yok!

Hah haa… Bu nasıl bir şeydir ya? Bu sözler, senaristlerin aklına nereden gelir? Harika ya.. Tam diyorum ki, bu söz burada bitti. Beni kahkahaya boğacak yeni bir şey çıkıyor ortaya


7


Arkasından, Naz’ın kapısını yeniden çalış.
Ama Naz bu sefer, umutsuz şekilde GİR dedi. Hani sabah, umdu, bir şey olmadı ya..

NAZ: Konuşmak için çalışımın bitmesini beklersen, çok beklersin. Bu konçerto 75 dakika sürer.
(Tarık Naz’ın elinden yayı çeker. )

TARIK: O zaman bir yerde kesmek lazım. Benim o kadar vaktim yok!

Da da da daaaaaaaaaaaaaaammm… Naz da dumur olmaya başladı.. Ne oluyor?
Orada elini tutuşu ve sıkışı.. Çok güzeldi. Konuşmasalar da çok şeyi anlatıyordu.

TARIK: Hazırlan, gidiyoruz.
NAZ: Nereye?
TARIK: Bu günü, diğerlerinden farklı kılmaya.
NAZ: Hangi günlerden?
TARIK: Diğer senelerden.

……
TARIK: Ben arabada bekliyorum. Yarım saatim var. Gelirsen birlikte gideriz. Gelmezsen, ben tek başıma giderim..
NAZ: Gülümseyiş..
TARIK: Gülümseyiş..
NAZ: Gülümseyiş..


E bir de Tarık’ın arabada bekleyişi tabi

TARIK: Sakın bir şey deme Vahi Amca! Ben elimden geleni yaptım. Bir şey diyeceksen, kızına de!

Hah haa…
Yahu bu Vahi beyin bir sözünün böyle dizinin sonuna kadar, ermiş ak sakallı dede misali karşımıza çıkacağını ve benim de bu kadar eğleneceğimi söyleseniz inanmazdım.
Bayıldım bu repliklere

Harikasın Tarık!

8

Vee Naz’ın gelişi.
: )
Çok güzel olmuştu. Tarık da etkilendi zaten

NAZ: Aslında daha erken gelebilirdim. Eğer bu kadar çok merdiven olmasaydı..

Tabi Tarık hala büyünün etkisinde, Naz’ı incelemektedir. Ve Naz’ın onu uyandıran sözü:

NAZ: Yardım etmesen, benim buradan arabaya gitmem 45 dakika sürer..
TARIK: Memnuniyetle..

Ah ah! Biz bunları bu şekilde görmek için ne kadar uzun süredir bekliyoruz.. Onlar aşık oluyor, benim ayaklarım havada.. Ne hikmetse?

Tabi Tarık arabaya binince, yine gözlerini Naz’dan alamaz.

NAZ: Ne oldu?
TARIK: Çok şıksın.
NAZ: Nereye gideceğimizi bilemediğimden…
TARIK: O zaman bir daha, bir yere giderken nereye gideceğimizi söylemeyeyim.
NAZ: Hep bunu giyerim o zaman.
……
TARIK: Keşke arkaya otursaydın..
NAZ: Neden?
TARIK: Çünkü ister istemez gözüm hep yana kayacak.
(Naz arabadan inip arkaya geçer. Hiç tahmin etmiyordum.. ama…)
NAZ: Sen istersin de ben yapmaz mıyım? (deyince durumu kurtardı )
TARIK:Eee şimdi de gözüm hep aynaya takılacak.
NAZ: E ben gelmeyeyim o zaman! (Hah haaa)
TARIK: HAYATTA BIRAKMAM! (Budur işte! Budur budur!)

9


Ve Sadri’nin gelip de her şeyi neredeyse bozuşu..

SADRİ: Siz daha gitmediniz mi?
NAZ: Biz gitmedik deee, sen niye geldin?

Ve Sadri’nin otel mevzusunu ortaya döküşü..
Canım ya, Tarık ne kadar da utandı Naz yanlış anlayacak diye. Bocaladı durdu orada.

O bocalama sahnesinde en çok şuraya güldüm:

TARIK: Bu gideceğimiz yer, biraz pahalı bir yer.
NAZ: Eee? Hesabı mı paylaşalım diyeceksin?

O sahnede Naz’ın arabadan ineceğini ve bunun nedeninin pijamalar olduğunu tahmin etmiştim.. O yüzden Tarık bir hışım Naz’a karşı konuşurken, çok güldüm. Dönüşü olmayan laflar etme Tarııııkkkk….

TARIK: Sen bilirsin Naz! Ama ondan sonra bana, “Şansını denemedin!” deme! Bundan sonra bütün 14 şubatları tavanına bakarak geçir!
NAZ: Madem otelde kalacağız, ben gece için giyecek bir şeyler almaya gidiyorum.
TARIK: Farzet, ben bu arabadan hiç çıkmadım!

Hah hah haa..
Çok güldüm çoooookkk… Hele Tarık’ın, birden laf yetiştirir gibi “Farzet” kelimesine hızlıca girişi ve kollarını iki yana açışı yok muydu,,…?

10


Bu bölümde birbirlerine sevgili gibi davrandılar. Ve hemen her yerde de o tarzda konuştular. Artık itirafa gerek yok. İtiraf zaten söylenmiş bir şeyin onayı mahiyetinde olabilir bu aşamadan sonra.

Ay bak aklıma geldikçe bir hoş oluyorum. Çok güzeldi bu bölüm yaa.. Hani derler ya, tadından yenmiyordu. Aynen öyle. Bayıldım. Aklıma geldikçe hala gülüyorum.

Şu dizi boyunca olan,

--Sıratma!
--Sırıtmıyorum, gülümsüyorum.

Muhabbeti de güzeldi. Neresi güzel değildi ki?

En sonunda Tarık da sırıttı tabi

NAZ: Kapının önünde sırıtıp durma!
TARIK: Bak bu sefer doğru. Hih hii..


Sonunda Tarık, GÖZLERİN şarkısını Naz’a söyledi. Tam yerinde, tam zamanında ve çok güzel şekilde.. Hmmm… Dinlemek müthiş keyif verdi.
Gözlerin’i hep fonda dinliyorduk. Israrla, Naz’a baka baka söylemesini istedik, durduk. Sonunda sesimizi duyurduk.. Güzel oldu güzel..

Şu Rus Revüsü espirileri de güzeldi. Hele Naz’ın babasından beklemeyerek, TABİ TABİ, BABAM! Deyişi..

Neyse, odalarına yerleştiler sonunda. Hoş, rezerve edilirken neden yan yana odalar rezerve edilmemiş anlamadım ya neyse. Tarık, böyle bir şey yapıp, Naz’ın yanlış anlamasını önlemek istemiş diyelim, geçelim..

11


TARIK: İnanmıyorum! 14 Şubatta Naz’la bir oteldesin. Ve hayatının en romantik akşam yemeğine dakikalar kaldı.


Aslında Tarık Tekelioğlu’nu düşünürsek ve bu sözleri onun söylediğini de göz ardı etmezsek, çok önemli bir şey ortaya çıkacak.

Tarık Tekelioğlu, o kızdan bu kıza koşan, çapkın mı çapkın, kimseye bağlanmamış, babası kılıklı bir adam.. Veeee, şimdi bir kızla yemek yiyecekken, bunun HAYATININ en önemli akşam yemeği olduğunu söylüyor. EN ROMANTİK!

Yani hızlı çapkın, AŞIK OLDU! Babası duysa, kulaklarına inanamaz. İtalya’daki resimlerden sonra..

VAHİ HAYAL SESİ: İnsanın sevdiğine açılması, aşkını itiraf etmesi için bundan güzel bir olabilir mi?
TARIK: Olamaz!

BEN 1: BU MUDUR?
BEN 2: BUDUR!!!

12

Tarık’ın güzel bir gülü alışı, Naz vermek üzere, kapıya gidişi, gülü koklayışı, …….
Ve Belgin’in ortaya çıkışı!

Allah senin iyiliğini versin Belgin! Ne diyeyim?
Mahvettin her şeyi!
Bir kere de, hastanenin orada parkta yapmıştın aynı şeyi!
Duruyorsun, duruyorsun, en olmadık yerden çıkıyorsun!
Kaynana seni!

Belgin’in her şeyin bir tesadüf olduğuna ikna etme çabaları bir yana, Tarık’ın da annesine “Seni seniiii” bakışları çok hoştu. Yani, “anlat anlat, belki inanacak bir saf bulursun.” Durumu.

Naz Tarık’ın elinde o gülü gördü. Hem de arkasına gizlenmiş vaziyette. Yani o gülün Naz’a olduğu o kadar aşikar ki..

Tarık o gülü ister annesine versin, ister Naz’a. Hiç önemi yok. Çünkü annesine verse bile Naz o gülün kendi için olduğunu bilecek.

Bunun haricinde, günün anlam ve ehemmiyeti açısından Naz’a verse daha güzel olur tabi. Hem verdiği diğer gül de artık Naz’da değil. Bunu saklar bir zahmet

Yaaa, işte böyle arkadaşlar. Word’de 7 sayfa bitti, 8’e doğru iki üç satır kaldı. Daha fazla abartmadan bitirsem iyi olacak.

SON SÖZ: Güzel bir 14 şubat geçirmiş biri olarak, böyle güzel bir günü yine güzel bir şekilde ikinci kez yaşamak çok hoşuma gitti.

Başta senaristlerimiz olmak üzere, Merve’ye, Barış’a, tüm oyunculara teşekkürler. Hani TRT’de derler ya, yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkürler diye. Aynen öyle arkadaşlar..

Her şey çok güzeldi. Teşekkürler..
Sevgilerimle..