Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

Barış Akarsu Trendy Posteri (02.04.07)
Passaparola
Barış Akarsu 30 Mart Van Konseri Görüntüleri
Oyun Bozan - Fox TV (29.03.07)
38. Bölüm Senaryosu (flower98) --8. kısım eklendi--
37. Bölüm (Videolar)
Replikler (37. Bölüm)
38. Bölüm Senaryosu (tarik_naz) -- 5. kısım eklend...
Televizyon Makinası (RapidShare Linkleri)
37. Bölüm
 

Replik ve Yorumlarla 37. Bölüm (Ebru Karaca)

Nisan 03, 2007

Aşağıdaki yazı Dizifilm.com forumu üyelerinden Ebru Karaca'ya aittir. Güzel yorumu ve paylaştığı replikler için kendisine teşekkürlerimle:



Arkadaşlar herkese iyi akşamlar..



Dizimizin günü, Edremit yolları taştan diyerek 8 dakikalık duruşma için 20 saat yol yapıp diyar ellere gittiğim için ancak şimdi yazabiliyorum.



Bölüm yine çok güzeldi. Bayıldım. Her zamanki gibi elbette. :)

Espiriler çok güzeldi, heyecan doruktaydı.. Yine çok güzel bir bölümdü..

Başlangıcından, sonuna kadar..



Başlangıç..

Nasıl başlamıştı?



HACER: Hatırlar mısın, bir keresinde..

NETİCE: Aaaa, hatırlamaz mıyım?

HACER: Daha söylemedim ki!

NETİCE: Söylemene gerek var mı? Hiç birini unutmadım ki!



Hah haa...



Yine her hafta olduğu gibi Naz ve Tarık muhabbeti ile yorumlara başlamak istiyorum. Sonra diğerlerinden devam ederim. :)



Belgin hanım ve Naz'ın Tarık üzerinden birbirleri ile dalaşması çok güzeldi. Naz da hiç onu istemiyordu ama ister istemez göz yummak zorunda kaldı tabi..



NAZ: Sen burada bekle. Ben Belgin teyzeyle konuşacağım.

TARIK: Unutma! Kadının koskoca evini yaktık ve o biliyor.

NAZ: ..... Sen üstünü değiştirirken konuşurum ben!.........



Hah haa...

Saniyede çark etmez böyle olur işte.

Naz'ın yüz ifadesi de çok komikti.. :)



Aslında Naz'ın günahını almayalım, sahiden de Belgin hanımla konuşmaya çalıştı.. :) Ama..



NAZ: Belgin hanım, siz ne zaman arar verdiniz, Tarık'a sponsor olmaya?

BELGİN: Göl kenarındaki evimin yandığını öğrendiğimden beri.. (İÇSES: Budur Naz hanım! Sıkıyorsa daha fazla sor! Yolarım!)

NAZ: Aaaa, nerede kaldı bu elbiseler? Bir görelim..

TARIK: Yaaa, evet. Bir an önce getirseler de giysem.. (Hih hii)



Bence Belgin'in tarzı Naz'ınkine göre daha iyiydi. En azından adam gibiydi. Naz'ın tarzı, Tarık'ı ZİBİDİ konumuna soktu. Berbattı :) Ama ikisinin de birbirlerini iğnelemeleri güzeldi tabi :)



NAZ: (Belgin'e hitaben) Şu anda çizdiğiniz imaj, ilaç firmasında Türk Sanat Müziği söyleyecekmiş gibi duruyor.



NAZ: Ben bir iki dakika müsadenizi alayım.

BELGİN: Aaa, bekletme ama. Senin fikirlerine çok ihtiyacım var..



Bunu ikiside birbirlerine yaptılar ya, o ve sonrasındaki Naz'ın Ümit'le, Belgin hanımın da Filiz'le telefon konuşmaları çok komikti..



Aynılar bunlar, aynııı..

Hiç birbirlerine kızmasınlar.. :)



O sahneleri heyecanlandıran olaya gelelim şimdi. SOFIA! Allah'ın cezası! Kalsana orada! Ne diye takip ediyorsun biricik başrol oyuncumuzu! :)



Naz'a yakalanışları güzeldi ama .. tuhaf bir tepki oldu.



NAZ: YUH! Hem de aynı kızla!



(Hayır yani, başka kızlarla olsa affedeceğim de, aynı kız olunca iş ciddiye mi biniyor? :) Ne demek istiyorsun Naz? :) )



Akıllı hatun Belgin hanım Sofia'yı nasıl buldu ama? :) Sofia'nın elleri havada gelişi çok komikti. :) Belgin hanımı rezil etti ve çileden çıkarttı :)



BELGİN: Tarık, sana bu kız Alfonso demesin, dedim. Bir cümlede dört tane Alfonso dedi! Bu kız mı kıt, yoksa senin İtalyancan mı?



Naz'ın Tarık'ın Alfonso olduğunu öğrenmesine tepkisi, hiç de sandığımız gibi olmadı. Çabuk atlatıldı. Bence olması gereken de buydu. Bu konu öyle aman aman abartılacak bir şey değildi çünkü. :)



Zaten senaristler aralara çok güzel hatırlama sahneleri eklemişler. Geçmişe ilişkin öyle hoş şeyler hatırladı ki Naz, ister istemez Tarık'a daha fazla kızamadı.



Tarık'ın Cenk ile arabada Naz varken yarışmayışını, "milyonda bir bile olsa, senin hayatını tehlikeye atamam!" deyişini hatırladı.. Çok özlemişim o bölümleri. İyiki de hatırlamış.. :) Hepsini, her şeyi Naz için yaptığını, aslında araba konusuda bir virtüöz olduğunu, her şeyin Naz'a verilen kıymetten kaynaklandığını anladı.



Vahi ve Ümit'in, Tarık'ın Alfonso olduğunu öğrenmeleri de çok hoştu. Ümit'in sevineceğini biliyorduk hepimiz tabi. Ama Vahi'ye şaşırdım doğrusu. Onun da bu kadar sevinmesi çok ilginç. :)



Ve tabi onların öğrenmesinin hemen ardından Tarık'ın "bu saatten sonra, istifamın kabulü!" diyerek ayrılışı..



Orası sahiden etkileyici bir sahneydi. Naz'ın durumu falan.. Naz'ın her şeyi bir anda unutması ve Tarık'ın arkasından gidişi çok güzeldi :)



Tarık'ın bu kaçış sırasında Sofia'yla gitmek istememesi çok güzeldi. Sonrasında onunla aynı arabaya binmek zorunda kalması, tamamen geçerli sebeplere dayanır efenim.. :)



Orada da şu taksiciye dediği lafa çok güldüm.



TARIK: Filiz, şimdi beni iyi dinle!

(Şoföre hitaben) Sen dinleme!

(Sofia'ya hitaben) Sen zaten anlamıyosun!



:) :)



Neyse, neticede Tarık'ın evine dönüşü güzeldi. Babasıyla barıştığı sahneleri de görebilsek hayırlısıyla daha bir sevineceğim ama..



TARIK: Kadere bak! Buradan kaçmak için her yere gitmeye razıydım. Şimdi, her şeyden kaçmak için baraya geldim..



Eee, doğruya doğru..



Naz'ın Tarık'ı geri almak için gelmesine çok sevindim. Bazen bu tip adımları Naz'ın atması iyi oluyor. Hep Tarık, hep Tarık... Olmaz ama, değil mi?



NAZ: Ya beni içeri al, ya sen çık.. (İÇSES: Ya beni de götüüüüüüüüüüürrrrrrrrr, ya sen de gitmeeeeeeeeeeeee!!!!!!!!!!) :)



Ondan sonraki aşamalarda heyecan doruktaydı zaten. Hayaller, nüfus cüzdanları, resimler, sandalyeler... Hah haa..



Ama orada da en çok, Naz'ın elindeki sandalyeyi Tarık'ın kafasına kaldırdığı sahne favorimdi. :)



NAZ: Bir de, şu en kritik anında dalıp dalıp gitmelerin yok mu?....Anlat hadi! ... Yalansız versiyonu!



Tarık ayak üstü ne yalanlar uydurdu öyle? Yani resmen ağzım açık kaldı. Hatta inanır mısınız, bir ara gerçek gibi dinledim. Sonradan hatırladım Naz'ı kandırmak için söylediğini. O kadar yani.. :)



O kadar yalan anlatışı bittikten sonra:



TARIK:(İçses) Oğlum Tarık, boynuna sarılmakla, sandalyeyi kafanda kırmak arasında bir yerde..

NAZ: Tamam..

TARIK: Tamam, orta yolda buluştunuz.

NAZ: Adı neydi?

TARIK: Kimin?

NAZ: Abinin..

TARIK: Şeeeyy, Ravyoli. Paolo Ravyoli..



Hah haa.. Yemek isteyen var mı? :)



Neyse, öyle ya da böyle geçti. Ama Naz neticede ne abuk bir çözümleme yaptı öyle? Çin atasözü sahiden haklı. BİR KADIN BİR LAFI TERS ANLAMAK İSTEDİĞİNDE NE KADAR DÜZELTMEYE ÇALIŞSAN DA OŞTUR.



Sahiden çok anlamlı. :)



Şöyle, geçmişe dönüp dönüp düşünüyorum daa…

Çok güzel bir bölümdü yaaa..



Neyse..

Yine geldik, diğer kahramanlarımızın incilerine J



Öncelikle, gecenin kahramanlarından Netice Haladan başlayalım isterseniz.. J



….

NETİCE: Ona Hatice! Sana Netice!

HULUSİ: Efendim, bana?

NETİCE: Sana mı? Gel bakayım, gel gel gel.. Gir bakayım, bastonumun menziline. VAR MI?

HULUSİ: ???????????

VAHİ: Var abla.Hulusi evli..



Eee arkadaşlar? Hiç oldu mu? Böyle gözünüzün içine bakıp bakıp, VAR MI diye soran bir zat-ı muhterem? Heh hee..



Bana küçükken de soran yoktu,

Büyüyünce de soran yok,

Hala da soran yok.. J J



NETİCE: Sen küçükken de maydanozdun, büyükken de maydanozdun, hala maydanozsun. Bir türlü dereotu olamadın!



NETİCE: Haceeeeerrr…. Bizim bir şoför vaaarr.. Lokum gibi çocuk! Sanki bunun 30 yıl önceki hali. Al karşına koy, böyle televizyon izler gibi izle. Cam gibi görüntü, caaamm…



Hah haa..

Böyle bir tabir var mı ya, inanamıyorum. Çok güldüm çoookk… J



NETİCE: Bütün yaşıtlarım Maldivlerde, Seyşellerde 5. balayılarını yaşıyorlar. Ben hala birincisini bekliyorum.



Çatlak hatun bu yaa..

Zaten İtalyan rallici Alfonso hakkında saydıklarına bakılırsa.. manyak da.. J



ÜMİT: Ne Tarık'ı Netice hala? Alfonso o, Alfonso!

NETİCE: Hadi beeeeaaaa!!!!!!!!!...



:) :)



NETİCE: Geldiiii! Geldiii!! 50 Senelik arkadaşım geldi.

VAHİ: Yaa, yanında da süt oğlan.. :)



Yahu bu Vahi bey, eski performansını yakaladı yine bu bölümde :) Çok güldürdü..



Hulusi'ye aşkından Belgin'e nasıl gıcık oldu ama? :) Belgin'in birilerine yaptığını Netice Hala da Belgin'e yaptı. Oh olsun :)



BELGİN: Pardon, anlamadım.

NETİCE: Ben sana konuş dedim mi?

VAHİ: Aramıza hoş geldiniz Belgin hanım.. ;)



BELGİN: Vahi Bey, BU NE?

VAHİ: Sormayın, evde kaldı böyle oldu.

BELGİN: Ev çok! Buna bu ev de çok! Bunu bir odaya kapatmak lazım!

VAHİ: Siz 25 dakikadır tanıyorsunuz, bu hale geldiniz. Ben 55 senedir tanıyorum.

Hihhihihihi…



Vahi beyle Belgin hanım çok şirinlerdi.. İki Neticezede.. :)



BELGİN: Haydi, çabuk Hulusi! Oynatmama bir cümle kaldı.. :) :)



Belgin hanım bu bölümde hem zor durumda kaldı böyle :),hem de zor durumda bıraktı. Naz'a çektirdiklerini de unutmamak lazım. :) Yarı yarıya yani :) Bir çok önyargısından da kurtuldu bu bölümde..



BELGİN: Şimdi utanmasam, elinden kurtarmaya çalıştığım kızla baş göz edicem!

Gibi..

Ya da ..

BELGİN: Ey yüce Allah'ım! Tarık'ın rallici olduğuna şükrettiğim günü gösterdin ya, senin büyüklüğünden sual olmaz..



Hmm…

Bakalım, başka ne güzel replikler vardı?



Sadri?



SADRİ: Şu halimize bak! Birbirimizi görebilmek için sen okulu, ben işi kırıyorum!



HULUSİ: Aferin! Şimdi gözüme girdin!

SADRİ: Girdim mi sahiden?

HULUSİ: Daha değil! On santim sonra gireceksin! :)



Sadri ile ilgili aklıma gelen ve hoşuma giden yerler bunlar..

Başka varsa da hatırlamıyorum.



Ayşe..



Ayşe'yi düşündüğümde hemen aklıma Hacer anneye elleri titreye titreye çay getirişi geliyor :)

Hihihi



TARIK: Ne zamandır buradasın sen?

AYŞE: Sen kaportacıda çalışmaya başladığından beri.. Naz haklı.. Sen dünyanın en büyük yalancısısın sevgili Bertuğ..



Hah haa..

Ya bu konuşma da pek çok şeye bedeldi aslında.. :) Neredeyse tüm dizinin özeti.. Hah ha..



Ne bileyim, başka nelere gülmüştüm?

Aradan bu kadar zaman geçince pek bir şey kalmıyor insanın aklında..



Aaaa, ama şunu unutamam.

Netice halanın elini öperken, Sofia fotoğraf çekiyordu ya.. hani bir yandan da BABA müziği çalıyordu. İşte o bölüme çok güldüm.:) Çok ..



Neyse,.. sanırım daha fazla söyleyecek şey kalmadı..

Ama son söz.. :) :)



Bu sözüm forumdaki erkek arkadaşlara tabi..



ASLA ANNENİZ VE SEVGİLİNİZ ARASINDA KALMAYIN..



(Yoksa, başınıza neler gelir, az çok tahmin edersiniz.. )