Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

Merve Sevi Röportajı (Vatan Gazetesi) 18.01.07
Daha Okunaklı Yazılar (ClearType)
27. Bölüm
27. Bölüm Senaryoları (tarik_naz) 8.-9.
27. Bölüm Senaryosu (tarik_naz)
Replikler (26. Bölüm)
34. Bölüm Özel
33. Bölüm Özel
32. Bölüm Özel
31. Bölüm Özel
 

Replik ve Yorumlarla 27. Bölüm (Ebru Karaca)

Ocak 19, 2007

Aşağıdaki yazı Dizifilm.com forumu üyelerinden Ebru Karaca'ya aittir. Güzel yorumu ve paylaştığı replikler için kendisine teşekkürlerimizle:




1
Şimdi, öncelikle ben Mert'i sevdim. Hem zengin, hem yakışıklı, hem iyi kalpli. Ve Tarık'ın kendi kendine konuşmalarından da öğrendiğimiz üzere Pınar sahiden bir şey bilmiyor. Bu halde bu İYİ İNSANLARDAN vazgeçmek zor olacak. (Farkındaysanız, kurtulmak demiyorum. Diyemiyorum. İçim elvermiyor )

O Naz'ın donup kalması meselesi de, sonradan tahmin ettiğimiz gibiymiş. Yani Mert'in iltifatlarını dinler vaziyette kalakalmış öyle.
Açıkçası daha ne düşünüyorsunuz, okumadım ama, ben Naz ve Mert arasında elektrik kıvılcımları görmedim. Hem de Naz'ın o kadar iltifatlarına rağmen. Yani ortada iltifatlar dolanıyordu ama bir ŞEHVET yoktu. Hihi.. Yani ben o kadar iltifatı kız kardeşime de yapıyorum.

Bu arada Tarık'ı öptüğü yerde hiç de LEYLA değilmiş hani. Resmen ayık ayık öpmüş.

Bir de ben Ümit'in Mert'e ablasının ne kadar nemrut, gıcık bir olduğunu anlatırkenki Naz'ın bakışlarını çok beğendim. Harikaydı. "Noooluyoruzzz?" bakışları şaşkınlıkla karışmış.

Ümit'in masadaki o kötü espirilerinden sonra Filiz'in " Ümit! Sakın bir espiri yapma! Atarım yüzüğü!" diye çıkışması güzeldi

Ümit pot kırışı sanırım aralarında Bora konusunu bu kadar net konuştukları ilk an oldu. Ondan önce Ümit pek açmamıştı bu konuyu. Ne Naz için ne de Filiz için. Sonrasında Filiz'in gönlünü almasını beğendim ama

Ümit: "Nişanı bozsan da haklısın."
Filiz: "Nişanı bozmayacağım Ümit!"
Ümit: "Sahiden mi?" (Gülerek)
Filiz: "Evet. Neden biliyor musun?"
Ümit:"Çünkü beni olduğum gibi kabul ettin!"
Filiz: "Hayır! Ortada bozulacak bir nişan yok da ondan!" Pek bir sevimliydiler canım

Ümit: "Of Ümit! Of! Nedir bu benden çektiğim!"

2
Hele hele Tarık'ın şu Mert'in dönüşünü sorup durduğu var ya, orada koptum. Onu hiç bu kadar duygularını belli eder görmemiştim. Elalemin yanında özellikle. Çok güldüm çoookk..

Tarık: Kısmetse dönüş ne zaman Mert bey?
Mert: Mert!
Tarık: Kısmetse dönüş ne zaman Mert?
Naz: Aaa abi! Böyle kısmetse deyince, gitmesini ister gibi....
Tarık: Pardon. Dönüş ne zaman Mert?
Mert: Aslında bu gelişim de sürpriz oldu.
Tarık:Bize de..
???????
Mert: Bir ay önceydi..
Tarık: Ooooo, o zaman çok oldu. Geç bile kaldın!

Hah haaaaa...
--"Eee, dönüş ne zaman?" Israrla söylüyorum. Tarık'ın tavırlarına bittim! Bittim!

Mert'in okul olayından bahsetmesinden sonra Naz Mert'in koluna dokunup dedi ya..

Naz: "Ay pardon! Ben gerçek misin diye kontrol etmek istedim de.. Sen de dokun abi, belki bize de geçer!"
Biraz ağır oldu gibi ama haklılık payı da var ya, Tarık da bir şey diyemedi. Hatta orada Mert'i sevdi bile diyebilirim
Eee, kim sevmez ki? Sonra odasında kendi kendine düşünürken de diyor ya, "Git sen de şöyle şöyle (burada Mert'in iyi özelliklerini dile getiriyor ) olan bir adamı kardeşini bul!

Bu arada 3 Silahşörlerin hali çok komikti. Açıkçası geçen haftaya oranla onları izlemek, bu hafta daha güzeldi.

Hulusi:"Bırak lan!"
Teo: "Asıl beni bırak lan!"
Hulusi:"Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?"
Teo:"Asıl, benim kim olduğumu biliyor musunuz?"
Hulusi:"Ben Hulusi Tekelioğlu'yum!!"
Teo:"Ben de Teoman Şahkan'ım!!"

3
Teo: "Ben, İstanbul sosyetesinin bir numaralı iç mimarıyım!"
Hulusi:"Benim için, hiç mimarsın!!!"

Vahi beyin içini döküşü de çok güzeldi:

Vahi: "Mahvettiniz lan beni!! Gecemi rezil ettiniz!!" (Ve ikisinin birden kafasına kafasına vuruşu )

Oysa ki, onlar koskoca iş adamlarıydı. Bu kadar rezillik olur mu? Değil mi?

Belgin: "Koskoca, üç tane iş adamı, parkta bira içip sızacak değiller ya!"

Karakola düşmeleri, oradaki muhabbetleri de güzeldi. Hele Vahi'nin araya sürekli girişi: "BENİM ZATEN HAYATIMDA İLK!"

Sen komiser bunları affet, bunlar gene kendilerini kodese düşürsünler. !! Ancak bunlardan beklenir zaten Vahi'nin daha ilk dee...

Nezarethanede bile çeneleri durmuyor.

Hulusi: "Bir anlık gaflet!"
Teo: "Ve delalet!"
Vahi: "Benim zaten hayatımda ilk!!" "Pardon! İkinci!" Hihihi

Ya Hulusi'nin hayaline ne demeli?
O mahkeme sahnesine özellikle. Çok güldüm

4

Hulusi: "Ben o garsonlara Osmanlı tokadı çakarken, bu metroseksüel zibidi fular sallıyodu. Fulaaarrr!!!" Hihi..

Maharetmiş gibi iki katı cezayı da aldı.

Hulusi(Teo'ya hitaben) :"Ne oldu Teo? Seninki 2 yıl, benimki 4 yıl! BU DA SANA KAPAK OLSUN!" Olsun be! Harikasın Hulusi!!

Vahi: "Kara tren....Kara tren....Kara tren....Kara tren....Kara tren....Kara tren....!"
Vahi'nin sesini nasıl buldunuz? Hi hi..

Müzik demişken, o hapisane sahnelerinde çalan fon müziği var ya, hani hareketli bir şey. Onu da pek bir beğendim. Soundtrack hazırlanıyor yavaş yavaş galiba Albümün ilk alıcılarındanım, haberiniz olsun. Barış'ın albümlerinden kaç tane aldım hatırlamıyorum. Bir kaç tane de yalancı yarim olsun, fena mı?

Yine müzik demişken, dizide Filiz'in, Belgin'in ve Naz'ın telefon melodileri aynı. Fark ettiniz mi? Hem de güzel değil. Ne o öyle Kızılay dağıtmış gibi..

Belkıs hanımı da gördük şükür. Diziden ayrıldı korkusuyla yaşıyorduk. Gerçi ona da görmek denilemez ya. Kokladık Sanırım işleri çok yoğun. Bir gün gelmiş, Vahi ve Hulusi ile olan sahnelerle Tarıkla olan sahneyi çekmiş gitmiş galiba. Hani "diziden ayrılmadım ama işlerim yoğun, az görüneceğim" misali Olsun, az maz. Gitmemiş ya..

5

Tarıkla olan sahne demişken, neydi onu kapıda o halde yakalaması. Kulağı kapıyla bir olmuş, biraz daha dursa ayırmak için kerpeten gerekecek Tarık'ın hali çok komikti. Onun kıskançlıklarını bu bölümde biraz daha net gördüm. Ve çok komikti. Telefonun çalışını duyduğu zamanki hali de güzeldi...

Tarık: "Kim bu saatte arayan?"
"İster misin?......."
(Kafasını hayır anlamında sallayarak) "Yok yok! İstemezsin." Yaaa, çok şirindi yaa.. Ne diyeyim... Söyleyecek söz var mı?

Ertesi gün Naz'ın Tarık'ı araması da güzeldi.
Naz: "Haydi! Okula geç kalıyoruz!"
Ama bu fakir abi-kardeş moduna iyi girmiş. Telefonu kapatmasını hatırlıyor musunuz?
Naz:"Hadi kapıyorum. Cep yazıyor!"

O arabadaki muhabbetleri harikaydı. Keşke ben de kaydedebilip, tekrar izleyebilseydim. Ama umarım birileri en azından oradaki replikleri ekler. Ya da eklemiştir belki. Okuyamadım henüz.
O cümlelerin hiç birisi kaçmazdı. Okula gidiş ve geliş muhabbetleri. Orada Tarık'ın bu olanlardan ne kadar etkilendiğini de anlamış olduk. Artık sahiden acı çekmeye başladı.

Tarık: "Bir karar verin artık! Abi-kardeş miyiz? İki sıkı dost muyuz? Patron-şoför müyüz? Yoksa, bilmediğim başka bir şey miyiz?"
......
Naz: "Neydi o son dediğin?"
Tarık:"Hangisi?"
Naz: "Bilmediğim, başka bir şey miyizi falan? ... ?"
Tarık:"Bilmiyorum."
Naz: "Ne olabiliriz ki zaten?"
Tarık: "E işte, bilmiyorum!"

6
Bu sahneler her ikisinin de her şeyi kabul ettiği ama dış dünyaya dile getirmeyi göze alamayıp, karşı tarafa itiraf ettirmek istediğinin birebir kanıtıdır. Ben zevkle izledim. Çok güzeldi. Tadından yenmiyordu resmen

(Naz Mert'in telefonundan sonra kahkahalara devam eder)
Tarık: Yemezler! Telefon kapandı. Buradan duyuyorum sesini!"

Olayın iç sesi şudur. Senaristler yazmamış, ben size tamamlayayım
Naz: Hah hah hah haaaa... (KISKANÇ TARIK! KISKAN! BEN AZ KISKANMADIM! SÜRÜN!)
Tarık: Yemezler! ...... (ALLAH'TAN YALANDAN YAPIYOR. BİR GERÇEK OLSA ÇILDIRACAĞIM! ŞÜKÜR, TELEFON DIIT DIITT ÖTTÜ DE, RAHATLADIM!"

Naz'ın, okula giderken Tarık'ın ona yaptığını, bu sefer kendi ona yapmak istemesi çok güzeldi
Naz: "Hani böyle eski mağara adamları, saçlarından sürüyerek götürürlermiş ya karılarını mağaralarına!"

Tarık:"Bir daha yapmayın olur mu?"
Naz: "Neyi?"
....
Tarık:"Öptünüz ya hani?"
Naz: "Masum bir öpücüktü sadece!"
Tarık: "AMA BEN AYNI ŞEKİLDE ETKİLENDİM!" (Da da da daaaammmm!! Birini açık itiraf!)
(Naz'ın bakışı nasıldı ama? )
Naz:"Demek ki, dağdaki de masum bir öpücükmüş!" (İşte size kaçamak bir cevap örneği )

7
Ama Naz'ın tek sözü çok daha güzeldi.
(Dağdaki öpücüğe ithafen!)

--"İKİMİZ DE İSTEDİK!!" Alllaaaaahhhhh! Yeter de artar bile

Sonrasında Tarık'ın gülüşü, Naz'ın yolu tarif edişi, falan felan işte. Oraları hatırlayamıyorum bir türlü. Ama harikaydı. Tatlı bir telaş vardı. Arabadan inip, arkaya da geçmedi. Oh! Helal olsun! Yaaaa bir daha izlemek istiyorum beeeennn!

Ya bu bölüm ve bu arabada çok tatlıydılar.
(İçimden bir ses, sürekli aynı şeyleri yazdığımı söylüyor )

Eve gelince Naz'ın yine arkadaş olmayı önerdi. Çok kızdım o an. Keşke öyle bıraksaydı. Daha güzel olurdu. Ama kapı arkasındaki bekleyişlerini görünce de üzüldüm açıkçası. Hele Hulusi'ye kapı açtığında Tarık sanınca, yüz ifadesini gördünüz mü? Ne kadar sevindi.. "Niye bu kadar bekletiyorsun!" dedi bir de. Ah Hulusi ah! Tam zamanında geldin yani!

Geçen hafta güzel ortamlar hep telefon ile bölünüyordu ya, bu hafta yoktu. Tam sevindik derken, böyle engeller çıktı. Neyse, bunlar mantık silsilesinde daha uygun duruyor en azından. Bu arada yine kendi adıma söyleyeyim, şu birebir aynı şeyi düşünme olayları gitmiş ya.. Pek iyi olmuş. Teşekkürler..

Tarık'ın babasını görünce arabanın içinde büzülmesi ve sonra arabayla geri geri gidişi çok komikti. Sahiden güzeldi ya
Ama olan Naz'a oldu. Arabanın arkasından nasıl bakakaldı öyle.

Neyse..

8
Okuldaki öğretmen (ya da müdür) de pek tatlıydı. Senaristlerimiz, ona da hoş replikler yazmış sağ olsunlar..

Naz (Müdüre hitaben):" Başka bir ihtiyaçları var mı bu çocukların?"
Müdür: "Valla bunu söylerken utanıyorum ama, neyi tam ki bu çocukların?"

Samimciğimizi az gördük bu hatfa. Ama o kadarı bile yetti. Ben bu Samim'i çok seviyorum dostlar. Çoookk !

Samim:"Ay kız insan bi haber verir. Pasaklı Nuriye'ye benziyorum.!!"

Samim: (Banyodan bağırır) "Jöleyi bulamıyorum Belgiiiinnn."
BelginTarık'a telefonda) Eminim Tarık, Şimdi daha da eminim."

Belgin(Sadri'ye hitaben): "Bu pasaklı Nuri. Ya da Nuriye. Ya da her ikisi!"

Belgin hanımın şu repliği de güzeldi bakın;

Belgin: "Nereye?
Filiz: "İlkokula."
Belgin: "Ay söyleseydin, önlüğünü ütülerdim!"

9
Hacer ana çok formundaydı dün Özellikle şu repliğe bayıldım


Ayşe: "Bu Belgin dediğin, Tarık'ın annesi Belgin mi?"
Hacer: "Yok! Belgin Doruk!"
Ayşe: "O eve mi gideceksin?"
Hacer: "Hayır. Habur sınır kapısında buluşacağız!" Hah haa... Bu Hacer bazen müthiş oluyor yahu. Tatlı kadın!

Hacer (Hulusi'ye hitaben): "Ne yedin?"
Belgin: "Sorma Hacer abla. Dün gece bir hatlar yedii..."

Ya, dizide kime çarpsak komik ve akılda kalıcı bir repliği var. Dizi bir kişi üzerine kurulmuş değil. Ne güzel. Tarık ve Naz belli zaten. Ama Belgin hanım, Hacer ana, Üç Silahşörler, Ümit, Filiz,..... hepsinin mutlaka bayıldığımız bir repliği var..

Kendi adıma rahatlıkla söyleyebilirim ki, dünkü bölümü çok sevdim ben. Hem de çok.

Bu arada, Tarık o 20 milyarı okula bağışladı. İyi etti de, yarışması gerekecek. Ne olacak? Adli sicil kaydı ve pasaportu olmadan yarışmaya katılamayacağına göre, bu biraz deli cesareti gibi geldi bana.. Neyse, Tarık bu. Bulur bir çaresini.

Son andaki bakışıyla da Naz da o parayı Tarık'ın verdiğini anladığını belli etti. Hayırlı uğurlu olsun. Bir dahaki bölüme, bu parayı nasıl koyduğunu anlaması zor olmasa gerek. Eee, yarışacağını anladığında da, Ayşe'nin ameliyat parası için yarışması hususunda olduğu gibi anlayışlı olacak mı bakalım?

Neyse, yine çok yazdım. Vaktinizi aldığım için kusura bakmayın artık.
Herkese sevgiler..

Dizifilm.com forumlarından alıntıdır.