Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

Oyun Senaryoları
Haftaiçi Her Gün Nilgün Belgün (Video)
Replik ve Yorumlarla 29. Bölüm (Ebru Karaca)
03 Şubat Tarihli Uğur Kedi Mesajı
Replikler (29. Bölüm)
29. Bölüm (Videolar)
Gözde Mukavelat (Berrak)
29. Bölüm
Haftaiçi Her Gün Nilgün Belgün
29. Bölüm Senaryoları (tarik_naz) (1-4)
 

30. Bölüm Senaryosu (flower98)

Şubat 05, 2007

Aşağıdaki senaryo Baris-Akarsu.com forumu üyelerinden flower98'e aittir. Dizinin gerçek senaryosuyla bir ilgisi yoktur.




1
Mert’in son sözleri üzerine Tarık Naz’ a acı çektiği her halinden belli bir şekilde uzun uzun bakar. Naz da donmuştur. Mert ise bir Naz’ a bir Tarık’ a bakar ve ne olduğunu anlamaya çalışır.
Mert: Naz, bak anlatayım. Bugün Ja....
Tarık hışımla ikisinin yanından dışarı çıkar. Rüzgar, o hızla uzaklaşırken saçlarını haşince etrafa savurur. Doğa da artık öfkesini saklayamamaktadır. Naz durduğu yerden aniden fırlayarak peşinden koşmaya başlar.
Naz: Tarık! Taaarıık! Dur , bekle!
(içses- Naz): Off! Olamaz yaa. Nereye gidiyo bu şimdi. Hiç bu şekilde uzaklaşmamıştı. Ne olursa olsun. Haykıracağım arkasından. Ne olursa olsu!!! SENİ SEVİYORUM BEN.BEN SENİ SEVİYORUM. Tarığım dur. Off ne saçmalıyorsun Naz. Gelir birazdan....Aaaa arabaya bindi gidiyor valla.
Naz: Tarık! Taaaaarık!....Gitti.
Mert: Naz, bilmediğim bir şeyler oluyor. Açıklar mısın?
Naz sevdiği adamın arkasından bakarken, Mert’in ne dediğini duymuş ne de kolunu sıkıca kavrayışını fark etmiştir. Başını eğer ve Mert’e dönerek zar zor duyulan bir sesle
Naz: Sen artık git Mert. Yarın konuşuruz. Benim düşünmem gerekiyor.
Zor da olsa sonunda sabah olur. Naz gece boyunca yatağında dizlerini karnına çekmiş ve çenesini kolları ile sardığı dizlerinin üzerinde olanları düşünmektedir. Her yeni fikrin arasında dağdaki öpücük aklına gelmekte ve bir an için gülümseyip yeni senaryolar üretmektedir.
Naz: Yok.Yok.Naz sen de yani. Kesin Pınar’ın yanına gitti bu. Sen de seni kıskandığını san hala. Bak hala araba da yok, Tarık beyde.Aptal!....Elbette döneceksin Tarık. O zaman görüşeceğiz seninle. Hele dünkü iki doğru bir yalan oyununun değerlendirmesini yapacağız. Bakalım puanı sen mi ben mi alacağız. Aptal! Bu sefer kendim için dedim bunu. Az kalsın seni seviyorum diye bağıracaktın Naz. Daha kendinle bunu konuşup değerlendirmeden.APTALLLLLLL....
Naz öyle bir bağırmıştır ki tüm ev halkı odasına korkuyla dalmış ve yatağının üstünde saçını başını yolan Naz’ a şaşkınlıkla bakmaktadır.
Belkıs: A, aaa. Naz kızım. Ne oldu sana böyle? Dur,dur yapma.Yazık o güzelim saçlara...
Ümit: Telaşlanmayın Belkıs hanım. Ablamın pozitif enerji toplama yöntemidir bu. Birazdan mutluluktan uçtuğuna tanık olacaz. dii mi ablacım.
Naz, Ümit sözünü bitiremeden yatağından atlayıp Ümit’ in saçlarına yapışmıştır.
Ümit. Of...of...ahhhhhhh tamam tamam gittim ben
Naz, Ümit’i bir kenara fırlatıp, koşar adımla odadan çıkar. Tam merdivenlere gelmişken geri koşar ve yatağının baş ucundaki telefonunu alır ve eski rotasına döner. Hedef Tarığın odasıdır. Ümit ile Belkıs hanım şaşkın bakışlarla onu izlerler fakat kimsenin bir kelime dahi söyleyecek cesareti yoktur.
Naz: Yok yok . Bu böyle olmayacak artık. Açıp telefonu söyleyeceğim.
Sert hareketlerle telefonu açar ve Tarık ‘ı arar.
Naz: Aç şu telefonu. Sana emrediyorum aç.... Cevap yok ha. Sen şimdi görürsün.....Alo! Pınar! Sabah sabah sesin pek calı geliyor bakıyorum. Mutlusun tabii. Sevgilin yanında!!!!
Pınar: Naz? Sen i.....
Naz: Geceği birlikte geçirdiğin adam kim biliyormusun sen. Benim abim mabim değil tamam mı. O var ya , o benim şöförüm. Ben Naz Özkul ’ um. Onun asıl sevdiği kişi. Sen sırf beni kıskandırmak istediği için hayatımıza girdin. Oh be. Oh, oh,oh . Rahatladım. (içses)Sıra şimdi sende Tarık bey. Geldiğinde beni tabiki odanda bulacaksın. O zaman göreceğiz kim ak kim kara...
Naz rahatlamış bir şekilde bahçeden süzülerek yürür. Tarık’ın odasına girer ve çek yata uzanır. Keyiflenmiştir sonunda. Kolları başının altında çapraz, ayaklarını üst üste koymuş onları sallayarak dağdaki romantik an’ a dönerek uyuya kalır. Gözünü açtığında saat epeyce ilerlemiştir fakat Tarık yoktur.
Naz: Kaçta gelirsen gel. Ben burada bekleyeceğim. Hem de sakin sakin . Bak Televizyonu da açayım da rahatlığımı gör.Aramayacağım da seni. Sen merak et sevgili Alfonso bey.
Naz bir yanda kumanda ile zaplarken, diğer eli ile Tarık’ı arar.
Naz: Üfff! Kesin Şarjı bitti bunun. Eeeee Pınar da sorguluyordur şimdi onu. İyi iyi. Hak ettin bunu sen.

2

Gün bitmek üzeredir. Gökyüzü pembe ile lila arası bir renge dönüşmüştür. Deniz kıyısında polis ekipleri yanmış bir araçtan kalanları bir araya getirmeye çalışmaktadır. Medya da oradadır. An ve an görüntü alıp haberlerini oluşturmaya çaba gösterirler. Fon da “Gözlerin” şarkısı çalmaktadır. Star Tv den bir muhabir bir polis memurundan haber almaya çalışır:
Muhabir: Kaza ne zaman olmuş memur bey ? Kurtulan var mı?
Polis:Kesin bir şey söyleyemiyoruz henüz. Sabaha karşı olduğunu düşünüyoruz Aracın deposu büyük bir ihtimalle doluymuş, her şey yanmış.
Elimizde çok az ip ucu var. Plakanın büyük kısmı erimiş, bakın elimizde sadece şu parça var.
Naz, zaplarken Star haberin kaza alanından yaptığı canlı yayında polis ‘in elindeki plaka parçasındaki 34 GG yazısına çığlık atarak büyümüş gözlerle bakar. Ayağa kalkmış, televizyonun sesini sonuna kadar açmıştır.Polis memuru bilgi vermeye devam etmektedir.
Polis: Kayıtlardan arabanın kime kayıtlı olduğunu öğrenmek biraz zamanımızı alacak. Plaka dan elimizde kalan bu. Ancak arabanın rengi açık metalik gri ve modeli...
Naz: Hayır, ....hayır. O değil. Olamaz!... Bu....benim arabam.
Naz telefona sarılır ve Filizi arar.
Naz: Filiz, televizyonu aç.Ne olur çabuk. Bu o olamaz di mi Filiz? Tarık üstüne şoför yoktur. Tarığım kaza yapmaz değil mi Filiz? Haberleri aç Filiz . Ne olur o değil de....
Polis memuru muhabirle konuşurken bir başka polis ona bir şey verir.
Polis: Bir de yüzük bulmuş arkadaşlar şimdi. Kaza anında da düşmüş olabilir, kaza ile ilgisi olmayan birine de ait olabilir.Şu an daha fazla bilgi veremeyeceğim. Ama....şu arka kısımda kemik kalıntıları bulduk. Adli tıp raporu ve DNA testi bizi aydınlatacaktır.
Naz Tarık’ın yüzüğünü gördükten sonra bayılmıştır.Gözünü açtığında ise kendisini Tarığın kollarında bulur.Tarığın bedenini is kokusu sarmıştır. Tarık Naz’a sevgi dolu gözlerle bakar...
Tarık: Başımın belası, yoksa benim kaza yaptığımı mı düşündün sen? Naz, Nazım bak buradayım.
Tarık Naz’ı sıkıca tutar ve kendine doğru çeker.Dudakları özlemle birleşir...
Ümit: Naz, Naz! Naz, uyan.Biraz daha kolonya verin Belkıs hanım.
Naz:Ü.....mit? Tarık nerde?
Naz birden yerinden fırlar.Tarık yoktur. Belkıs hanım, Berrak ve Ümit odadaki tek kişilerdir. Üçünün de gözleri kıp kırmızıdır. Berrak hala hıçkıra hıçkıra ağlamaktadır.Naz acı içinde haykırır...
Naz: Tarık! Tarık! Bu olamaz, olamaz. Henüz değil. Yani şimdi. Daha söylemeden.Ne diyorum ben Ümit. Ne olur söyle Tarık nerde?
Ümit: Çok üzgünüm Naz. Filizle konuştum. Cep telefonunun kalıntılarından Filize ulaşmışlar. O telefon Filizin üzerine kayıtlıymış. Başımız sağ olsun. Babam da Japonya dan dönüyor ilk uçakla. Üzgünüm Naz.
Naz yerinden fırlar ve koşarak bahçeye çıkar. Gözyaşları yağmura dönüşür. Tarık gözünün önünde durmaktadır ve Naz ona doğru koştukça parlak bir ışığa doğru süzülmektedir.
Ümit: Naz!Dur,Naz. Nereye gidiyorsun?
Ümit Nazın peşinden koşar ve birden Nazın birine sarıldığını görür. Kim olduğunu seçemediği kişi Nazı sım sıkı sarmıştır.
Naz: Biliyordum. Sen değildin.Daha sıkı sar beni Bir daha bırakma. Neredeydin sen. O ne çıkış...
Naz birden irkilir.Sarıldığı kişi Tarık değil sinsi sinsi sırıtan Cenktir.


3


Cenk acı ve şaşkınlıkla kendisine bakan Naz’a yeniden sarılmak için yaklaşınca Naz onu iter.
Naz: Git buradan. Neden geldin. Sen değil o gelmeliydi.
Cenk (içses): Çok beklersin Nazcım. Kapandı o sayfa. Sayemde.Şuraya bak ne hale getirmiş seni. Artık benimsin. Artık aramıza kimse giremez.
Naz: Ümit söyle şuna gitsin.
Ümit: Ablamı duydun. Seni burada istemiyoruz. Çek git.
Cenk: Sen kimi kovduğunu sanıyorsun? Bana çatacağınıza kime üzüldüğünüzü düşünün. Tüm haber kanallarında haberi geçiyor.Biz de burada dürüstlüğümüzün cezasını çekiyoruz. Hayret bi şey yani...
Cenk evden içeri giren Naz’a bir öpücük yollar ve arabasına biner. Yüzünde yine o sinsi gülümseme vardır.
(Flashback)Cenk üç kişi ile birlikte Özkul Malikanesinin çıkış yolunda konuşmaktadır:
Cenk: Kaldığı yeri iyicene anladınız değil mi? Yaşamayacak. Paranızın yarısını aldınız.İşi tamamlayın kalan yarısı hemen hesabınızda. Beceriksizlik istemiyorum.Yakalanırsanız beni tanımıyorsunuz.Tamam mı?
1.Genç:Merak etme abi. Biz profesyoneliz.Sen işi olmuş bil.
Cenk: Durun bir araba geliyor.Belki ava çıkmaya gerek kalmadı. Biriniz atın kendinizi arabanın önüne.
Gençlerden biri yaklaşmakta olan arabanın önüne atlar. Cenk’in tahmin ettiği gibi Tarık arabayı son anda durdurur. Zaten sinirli olan Tarık arabadan bir hışımla iner ve genci yakasından yakalar. Tam onu yerden kaldırırken bir diğeri Tarığın başına sopayla vurur.Tarık yere düşerken Cenk’i görür.
Tarık:Sen!....
Tarığı arabasına yerleştiren Cenk ve adamları denize doğru sürerler aracı.Yüksek bir uçurumun kenarında vitesi boşa alıp arabayı Tarık ile birlikte boşluğa bırakırlar.Uçurumdan uzaklaşırken patlama sesini duyan Cenk ‘in yüzünde Naz’a sarıldığında görülen gülümseme vardır(flashback biter)
Cenk: Ya Tarık bey, şimdi yarışı kim kazandı. Gördün mü?Artık benimsin Naz. Sadece ve sadece benim.Bunlar da kim böyle?
Cenk ayrılırken Pınar ve Mert evin önüne gelmiş, arabalarından inmektedirler.Her ikisi de son derece üzgündür.Kapıyı Mert çalar ve Berrak açar. Bir şey söylemeden içeri girerler ve salonda ağlamakta olan Naz’ın yanına giderler. Ümit kanal kanal televizyonda Cenk’in ima ettiği haberleri bulmaya çalışır.
Pınar: Naz! Çok üzgünüm. Sana kızmam gerekirken acını yürekten paylaşıyorum.
Mert başını eğmiş Naz’ın yüzüne bakamamaktadır.
Pınar: Dün gece Tarığın en son konuştuğu kişi bendim.Bana telefon açıp her şeyi anlattı ve benden özür diledi.Onun sevdiği...
Naz: Lütfen sus. Bunu bana o söylemediyse kimse söylemesin.
Ümit: İşte. Hulusi amca ,Belgin Teyze ve Filiz??? Sanırım basın toplantısı düzenleniyor.
Muhabir: Sayın Hulusi Tekelioğlu, başınız sağ olsun. Bu sabah sahildeki kazada ölen kişinin uzun zamandır görüşmediğiniz oğlunuz Tarık Tekelioğlu olduğunu öğrenince size baş sağlığı dilemeye ve yapacağınız basın açıklamasını halkımızla paylaşmaya geldik.
Naz:Ne!!!!!!!


4


Naz: Ümit ne dedi şimdi bu? Oğlunuz dedi, değil mi. Kapa şu düşen çeneni de cevap ver bana. Mert sen söyle .Oğlunuz dedi, Tarık Tekelioğlu dedi yani. Pes yani pes doğrusu. Ölünürmü böyle ? Yalanla. Pes Tarık. Pes. Hani bana bir daha yalan söylemeyecektin. Sen simdi kesin yarışıyordun da öldüğünde. Ah Tarık ah. Öldün iyi oldu.Beni katil edecektin yoksa. YALANCIIIIIIIIIIIIIIIII!!!!!!!!Yalancı seni................ Yalancı yarim...... Of Naz, Of ne yapacaksın şimd?.Bir hesap bile soramadan gitti. Ya ne diyorum ben ya?Ümit bir şey desene.Yok Mert sen de. Biriniz konuşsun ya...
Ümit: Dur Naz. Bak Hulusi Tekelioğlu konuşuyor.
Hulusi:....bir arkadaşımın yanında çalışıyormuş.Annesi ve kardeşi bugün söyledi bana. İçim nasıl yanıyor bir bilseniz. Aylardır görememiştim onu. Niye? Beni sarsmayacak beş milyon Euro için. Değmezmiş. Oğlum benim. Kahroldum. Ben öleydim onun yerine.Hepimiz perişan olduk.
Muhabir: Ayrılık nedeni tam olarak neydi,Hulusi Bey?
Hulusi:Baba sevgisi,öfke,pişmanlık, hayal kırıklığı. Fark edermi. Sorun Alfonsoydu.
Muhabir: Şu kayıp İtalyan rallici mi yani?
Hulusi: Ta kendisi. Alfonso ....oğlumun ta kendisiydi.
Ümit: Ne!!!!!Biliyordum ya. Biliyordum.
Naz: Ümit ben dayanamayacağım.Ah Tarık ah. Sen neymişsin de ben bilemedim.İyi ki öldün de yoksun şimdi burada.Ya ne diyorsun Naz .Acıdan yedin kafayı. Daha neler öğreneceksin bakalım bugün? Ne önemi var ki. Kızabilirmiyim ben ona?Çok sevdim ben seni Tarık.Tarık Tekelioğlu olsan da bu kadar acı çekmezdim. Unutmuştum ben o işi çoktan. Offfff
Naz Koltuğa kapanır ve hıçkırıklarla ağlamaya devam eder. Tarık evin her yerindedir.Nereye baksa onu görür.Birden kapı zili çalar.
Ümit: Ben bakarım. Pınar sen Nazla ilgilenirmisin.Mert sen de ayakta kaldın. Sıra kalmadı artık Nazın önünde. Sıra sende.
Naz-Mert-Pınar: ÜMİTTTTT!!!!!!!!!!!Kes.
Ümit: Tamam ya.Havayı değiştirmek istedim.Yoksa benim de içim kan ağlamıyormu? Alfonso gerçekten gitti bu sefer.
Naz-Mert-Pınar: ÜMİTTTTT!!!!!!
Postacı: Naz Özkul?
Ümit: Evet,ablam. İçeride matem tutuyor gelemez. Ben teslim alabilirim. Buyrun siz sormadan vereyim kimliğimi.
Ümit elinde küçük bir paketle salona döner. Paketi Naz’a verir. Naz kısık sesle bir çığlık atar. Gönderen, Tarık Tekelioğlu yazmaktadır paketin üstünde. Bir gün önce yollanmıştır.
Naz: Tarık?!


5

Naz paketi hızla açar. İçinde bir zarf ve bir Cd bulur. Cd nin üzerinde “Sana söylediğim tüm şarkılar “ yazar. Naz bir kes daha hıçkırıklara boğulur.Kalkar ve Cd yi müzik setine yerleştirir. “Gözleriné şarkısı başlayınca dayanamaz.
Naz: Çıkın buradan. Gidin. Yalnız bırakın beni. Gidin diyorum. Kimseyi istemiyorum yanımda.
Mert, Pınarı kolundan tutarak kapıya doğru götürür. Pınar da ayakta zor durmaktadır. Ümit bir umutla kalabilirim düşüncesi ile ablasına bakar.
Naz: Gidin dedim hepinize. Gidin. Yalnız bırakın beni.
Ümit: Havuzun oradayız. Bir şey istersen......
Naz: lütfen gidin......
Herkes çıktıktan sonra Naz elinde sımsıkı tuttuğu mektupla müzik çaların önüne kendini bırakıverir.Mektubu açamaz bir türlü.Cep telefonunu çıkarır ve bir gün gizlice odasından çektiği Tarığın resmine bakar.İlk şarkı bitince onu tekrar tekrar çalınması için işaretler.
Naz: Yalnız bu şarkı. Sen ve ben bu şarkıdayız.
Mektubu açtığında önce kurumuş gülü görür.Gözyaşları ardı ardına yüzünden gülün üzerine düşmektedir ve onu da kanatır.
Naz: Bu mektup çok tanıdık geldi bana Tarık.Seni kopyacı sevgilim. Beni affet.Affet beni.Senden alacağım son sözler bunlar mı olacaktı aşkım.Beni affet ha? Affettim,hem de çoktan.
Naz,Gözlerini kapatıp yere uzanır. Gözyaşları yinede gözlerinden sızıp parkeleri ıslatmaktadır.Derken telefonu çalar:
Naz: Alo? Sadri? Sadri ben ...
Telefonu kapatır. Telefon yine çalar
Naz: Sadri arama beni...Ne?....Ne? Sadri!!!!!!!
Naz yerinden fırlar.Yalınayak evden fırlar ve koşmaya devam eder.Ümit ve diğerleri bahçede oldukları için Nazın evi terk ettiğini anlayamazlar.Ana yola gelince ilk gördüğü taksiyi çeviren Naz ağlayarak bitkin halde taksiye biner.
Naz: Burada durun lütfen. Ben Naz Özkul Bizim evin adresini vereyim paranızı oradan alın.
Naz, Tarığın motorsiklet kazası geçirdiğinde kaldırıldığı hastanenin acil servis girişinde taksiden iner. Sadri onu kapıda beklemektedir.
Sadri: Çabuk gel. Seni sayıklıyor.
Naz: İnanamıyorum Sadri. Yaşıyor mu. Beni kandırmıyorsun değil mi?
Sadri: Ne diyorsun Naz. Geçen kazayı hatırlasana.Doktor çok şaşırmıştı Tarığın kurtuluşuna.Ödemeyi ben yaptım ya ,buraya getirmişler onu o da beni arayıp haber verdi. Gel hadi.
318 no’lu odaya girerler.Tarık yine tüm yakışıklılığı ile yatakta yatmaktadır. Odada sadece tek bir kelime duyulur.
Tarık: Naz.....Naz............Nazım
Naz: Tarık.........Tarık...........Kendine gel.
Bir ışık parlar.
Naz: Üfffff abicim ya. Dalgınlık bizde kalıtsal dediysek de abartmaya gerek yok.
Tarık: Ne?
Naz: Ne değil abicim.Efendim. Ayıp oluyor ama. Bak zarf Mert’in elinde kaldı. Haketmişsin işte alsana.
Tarık:Pardon Mert. Naz! Sen ne abini, ne arkadaşını , Ne şoförünü ne de dağda öptüğün bilmem başka kim oluyorsam hiç tanımamışsın.
Tarık hışımla odadan çıkar.Naz şirin bir ifade ve kızarmış yanaklarla şaşkın şaşkın dona kalan Mert’e bakar.

BÖLÜM SONU


Baris-Akarsu.com forumlarından alıntıdır.