Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

21 Mart Tarihli Uğur Kedi Mesajı
36. Bölüm (21 Mart Çarşamba)
Vatan Gazetesi Haberi (21.03.07)
Suna Pekuysal (Netice)
37. Bölüm Senaryosu (flower98) -- 8. kısım eklendi --
Sizi Böyle Alalım - Fox TV (19.03.07) --yeni video...
17 Mart Tarihli Uğur Kedi Mesajı
Ünal Silver Röp. / Vatan Gazetesi (19.03.07)
Barış Akarsu Röp. / Zaman Gazetesi - Gençlik (18.0...
35. Bölüm (Videolar)
 

Replik ve Yorumlarla 36. Bölüm (Ebru Karaca)

Mart 23, 2007

Aşağıdaki yazı Dizifilm.com forumu üyelerinden Ebru Karaca'ya aittir. Güzel yorumu ve paylaştığı replikler için kendisine teşekkürlerimle:




1

Herkese iyi akşamlar..
Bölüm yorumumu ekleyeceğim şimdi. Aslında dün gece yazdım ama eklemek bu güne kısmet olacak inşallah.
Gerçi daha önce eklemek istedim ama sistem hata verdi sürekli. Şimdi de inşallah olur. Bakalım..

Sevgilerimle..

Herkese iyi akşamlar..
Yine çok güzel bir bölümdü.
Yine ama yine ama yine mi yaaaaaaa?

Ben her bölüm yorumuna böyle mi başlayacağım yahu?
Hihi.. hayır yani, şikayetim yok ama..

Evet, yine çok güzel bir bölümdü. Çok zevk aldım.
Bu akşam konsere gidemedim ya, ancak diziyle avutabiliyorum kendimi. Ne yapayım?

Yine Naz kızımzın ve Tarık oğlumuzun sahneleri ve diyalogları ile başlayayım yorumlarıma. Sonrasında diğer güzelliklerden bahsederim

Naz'ın lavaboda ayna karşısında "Acaba, sahiden aşık mı oldum?" şeklindeki sözünü hafta boyunca "Acaba Tarık için mi söyledi, Burak için mi?" diye uzun uzun tartıştık Demek saçlar ve yanaklar bu kadar belli ediyor her şeyi

Naz'ın arabada saçlarına ve yanaklarına bakışı çok hoştu.

NAZ: Ne bileyim, saçım daha bir parlak, tenim ışıl ışıl mı?
TARIK: Benim annem de babama aşık olduğunu öyle anladığını söylerdi.


Burada öyle bir pot kırdı ki, hem çok büyüktü hem de ben bile anlamadım.
Açıkçası Naz söyleyene kadar öyle saf saf dinliyordum

Yaaa, hem Tarık'ın annesi hem de Belgin hanım o şekilde anlamış. Var bu yöntemde iş.. Hihihiihihi....

Naz'ın Göl kenarındaki evin yandığını öğrenmelerini öğrendikten sonra kaçması çok güzeldi. Klasik suçlu tipi


2

Ders çalışmam lazım deyip de, saatlerce GIY GIY çello çalması da ayrı bir şey tabi. Yani kendimi düşünüyorum da, bir şeyler çalmak bizim ailede hiç bir zaman ders çalışmak olmadı. Ya da resim yapmak. Tuhaf geldi Ders çalışacağım dedin mi, saatte kaç yüz sayfa bitirdiğimi hesap etmek geliyor aklıma

Üç saat kesintisiz çalması bile tuhaf gelmişken, 8 saat çalması da ayrı bir konu tabi

Çellonun telinin kopuşu ve Tarık'ın akort edişi çok hoştu.

NAZ: Ne oldu, oldu mu?
TARIK: Konservatuvarda sen okuyorsun, akordunu şoförüne soruyorsun.


E doğruya doğru..

Vahi kızını ders çalışırken (!) görünce nasıl da mutlu oldu. Sen çal kızım, bize ninni gibi gelir.. Heh he..
Ama sabah Ümit ile kalkışları nasıldı. Rezildiiiiii....
Yazık yahu, çok güldüm hallerine.

TARIK: 8 saat! Dünyada çello üzerine yazılmış bütün eserleri arka arkaya çalsan, bu kadar sürmez!

Canım ya, hem kıskançlık hem çello eziyeti.. Bir arada çekilir mi?

Vahi ve Ümit de çekti ama Tarık'ınki bir başka tabi..

BURAK: Eee, dün verdiğim parçaları çalıştın mı?
VAHİ-ÜMİT: Çalıştı... çalıştı.....


Ya müştemilatta, Tarık'ın odasında üçünün yan yana duruşuna ne demeli? Ve elbette yüz ifadelerine.. Çok güzeldi çoookk.. Yani duruşlarını görmek bile kahkayı basmama yetti



3

E Naz o kadar çok çalışınca harika çello çaldı tabi. Öğretmeni de çok beğendi. Gerçi ben aradaki farkı pek anlamadım ama ...

BURAK: Madem işimiz bu gün erken bitti, çıkmayı teklif ediyorum!
NAZ: !!!!!!!!!! (Dumur!)


Burada benim asıl dikkatimi çeken ve hoşuma giden Naz'ın yüz ifadesiydi arkadaşlar. Evet şaşırdı, evet yayı elinden düşürdü. Ama dikkat ettiniz mi arkadaşlar, yüzü gülmüyordu. Sadece şaşkındı. O Burak'a aşık değil. Onun teklifi onu fazlasıyla şaşırttı ama mutlu etmedi. Çünkü aşık olsaydı, böyle bir şeyi istiyor olsaydı, o teklif üzerine en azından hafif bir tebessüm gerekirdi. Ki bunu Naz'dan az görmedik..

Tarık'ın Burak'ı kıskanması ve ona gıcık olması çok komikti. İlk defa Tarık birine gıcık oluyordu ve ben tam aksini düşünüyordum. Yani daha önce Cem için, Bora için, Mert için ne düşündüyse, benim düşüncelerim da onunla paraleldi. Ama bu sefer farklıydı.. Özellikle de Burak için, "Şuna bak! Bir de pişkin pişkin sırıtıyor.." dediği yerde

Ama biz gülerken aslında Tarık acı çekiyordu. Bunu özellikle şurada hissettim

TARIK: Burak beyle her ne kutlayaaksanız, bunu bu kadar gözüme sommanız gerekmezdi Naz hanım!
NAZ: Ben çok ısrar ettim, sen gelme diye ama..


Ama şurada da çok güldüm

BURAK: Sensiz olmaz..
TARIK: Olur..
BURAK: Cidden olmaz!
TARIK: Olur.
BURAK: Olmaz!
TARIK: Olur!
NAZ: Ya iner misin şu arabadan? Seni mi bekleyeceğiz bütün gün?
BURAK: Patronun emrediyor Tarık. Hala ısrar etmeyeceksin herhalde?





4

Tarık'ın stüdyoya girişi ve durumu anlamayışına bayıldım. Öyle kendi kendine konuşuyor. Sinir olmuş vaziyette. Hehhe...

TARIK: Anladım. Dün gece o kadar çello çalıştı ki Naz hanım, çellonun tüm sırlarına vakıf oldu. Şimdi de bunu tüm Türkiye ile paylaşacak..

(Hah haaa... her şey senin için güzel evladım! )

Onu dinleme çabaları arasında Naz'ın didişmeleri de güzeldi. Tüm hareketleri "ONU ARTİZ YAPMAYIN!" diye bağırıyordu resmen. Eeee, müstakbel sevgilisine kimseyle paylaşmaya gelemiyor hanımefendi..

NAZ: İnanmıyorum yaaa! Daha demosu yok adamın, kaprisini çekiyoruz. Sanatçı milleti işte!
(Burak'ın bakışı.. ki çok komikti.
Naz'ın kırdığı potu anlayışı, bu da güzeldi.. )

Kim ne derse desin, ben zaten başten beri seviyordum. Şimdi ise bayıldım bu Burak'a. Ne iyi, ne tatlı insan. Neticede diziye göre çok ünlü bir şarkıcı o ve bir başka adamı ünlü yapmak için elinden geleni yapıyor. Böyle durumda insanlar ellerinden geldiğince rakiplerini ortadan kaldırmaya çalışır oysa.

Tarık'ın stüdyoda yarım saat beklemesi, Burak ve Naz'ın onun karşısında löpür löpür dürümleri götürmeleri çok güzeldi. Ama tüm bunlar değildi Tarık'ı kendine getiren ve şarkı söylemesini sağlayan.

Bu arada Burak'ın "Burada araba kullanamayacağına göre, (Tarık'a dönerek) traş takımını getirelim mi Tarık?" espirisi de çok hoştu yani, söylemeden edemeyeceğim.


5

Sonunda olması gereken oldu ve Tarık şarkı söyledi. Bizim de gönlümüzü tekrar ve tekrar ve tekrar fethetti. GÖZLERİN muhteşem bir seçimdi. Zaten başka ne olabilirdi ki? O şarkı bu dizide doğdu. Hepimiz bu doğuma şahit olduk. İzledik, mutlu olduk. Büyümesini birlikte izledik. Bizler o şarkının anneleri, babalarıyız bir nev'i. Tüm sürecine tanıklık ettik ne de olsa.

Hatırlıyor musunuz, sentüp'de SILA dizisinin görüntülerinin fonuna iliştirmişlerdi GÖZLERİN'i. Bence kötü olmamıştı ama o zaman da söylemiştim.

Bizim dizimizin görüntülerinden başka her şeyde, her görüntüde eğreti. Çünkü bu şarkı bizim dizimize yazıldı. Her sözü, her kelimesi, her ayrıntısı dizide yaşananları anlatıyor. Her şeyiyle. O yüzden başkaları istedikleri kadar beğensin, fon etsin, nafile..

Sıla dizisi izleyicileri de asla bu şarkının anne ve babası olamayacak. Hatta teyze, amca, dayısı da olamayacaklar. En fazla KOMŞU.

Neyse, çok uzattım.
Dizide GÖZLERİN'i dinlemek çok iyi geldi. Hayallerle de birleşince, hmmm tadından yenmedi.

Sonrasında eve gelirken (ve geldikten sonra) Naz'ın suratı neydi öyle? Biraz abarttı bence ama... neyse.

NAZ: Aferin sana!
TARIK: Bu aferin, "Aferin sana, çok güzel söyledin." anlamında mı, "Aferin, iyi halt ettin!" anlamında mı?


AFERİN İYİ HALT ETTİN BARIŞ!
VALLA



6

Bu sese herkesin bayılması ne güzel.. Herkes BAG oldu bir anda dizide Burak'ın Belgin hanıma, kendi oğlunu dinletişi nasıldı ama? Kadın şoka girdi..

BELGİN: Buu,uuu,uu Naz değil ki!

Hadi ya!

Bu bölümde çok güldüm çoookk..

Hatice (pardon Netice) halamız geldi, hoş geldi.. O neydi öyle ya?
Herkesi sıraya dizişi, bastonla dürtüşü, bağırışı - çağırışı.. Felaket gibiydi. Ama Berrak ve Tarık'ı sevmesi hoşuma gitti. Hele Tarık'ı.

Tahtıyla geldi bir de.. Allah Allah!

ÜMİT: Baba, bu ne?
VAHİ: Hatice Halanız..
ÜMİT: Vah! Vah! Vah! Çok değişmiş!


Herkesi sıraya dizme çabası sırasında Tarık'ın bahçe kapısından girmesi üzerine Ümit'in uzaktan GİT GİT işareti yapması harikaydı. Safım Tarık da anlamadı tabi

Hatice halanın gazabına uğrayanlar kervanına katıldı. Ne halaymış ama

NETİCE: Geliyor baston Vahiii...
VAHİ: Abla, gittiği mi var?


E yoktu yani. Doğruya doğru..

Elemanların gözlerinin içine bakıp da, BİRİ VAR MI diye sormasına ne demeli?
Kendi evlenememiş ama başkasının bulmasına da karışmıyor. Kıskanmıyor yani. Güzeeell..


7

NETİCE: Var mı biri?
VAHİ: Yok. Yani, az daha olacaktı... olamadı....olduramadım abla.


Ümit'in hemen, BENİM VAR diye atlaması, sırışıtı, eğilişi çok güzeldi. Aferini de aldı tabi.
Netice hala Berrak ile Tarık'ı nasıl da yakıştırdı ama? Kısa bir süreliğine desek daha doğru

NETİCE: (Naz'a hitaben) Bana bak! Hemşireye bırakacağına, sen alsana bunu! Baksana, lokum gibi çocuk.

Eee, hala erkekten anlıyor. Ah bir de bizim eşşek kızımız anlasa!

NAZ: Aman! Allah, yazdıysa bozsun!
NETİCE: Boşver sen bunu. Sen hemşireyle evlen!


Yok yok, bu kız akıllanmayacak.

Ama ağlarken üzüldüm birazcık. Hani Sofia ve Tarık'ı sarılırken gördü ya, arabada o konudan bahsederken ağlayışı çok içtendi. Orada duygularını çok belli etti. Resmen, seni seviyordum ama sen her şeyi mahvettin dedi. Ama ben güvenmiyorum bu gidişata. Naz şu an bunları söyler, her şey düzelince unutuverir bir anda. Başlarlar gene, hanımlara beylere..

Değil mi ki, sandalda birbirlerine o kadar yakınlaşıp, sarılıp, burun buruna bakışıp, birbirlerine o kadar güzel sözler söyleyip, sonrasında her şeyi mahvettiler. Tüm bunların, senaristlerin bölümleri uzatmak için yaptıkları oyunlar olduğunu bildiğim için susuyorum. Yoksa var yaaaaa.....

NAZ: Tak mikrofonu koluna, herkes kendi yoluna!

Da,
Bu kadar şeyi söyledikten sonra, Naz bir anda nasıl gene düzelip de Tarık'ın menejeri oldu, onu anlamadım.

Çok NEŞE AÇIKER gördüm seni Naz!

Hayır yani, bir de zorla yaptırtıyor kendini menejer.

NAZ: ..Öyle bir şansın yok Tarık! Çünkü aynı zamanda patronun olduğum için, sana, beni kendine menejer yapmanı emrediyorum!



8

Neyse, bu vesileyle Barış'tan yine bir şarkı dinleme imkanı bulduk.
Onun kendi şarkılarını dinlemeyi, özellikle bu dizide dinlemeyi çok sevdiğimi her seferinde söylüyordum zaten. O yüzden pek bir mutlu oldum.

Ama ne zaman ki, İSTERDİM'i şöyle baştan sona güzelce söylecek, işte o zaman çok MES'UT ve BAHTİYAR olacağım

Acıyı yok etmek kalbinden, sevdiklerimin.
Geceyi çekip almak, günlerinden..
Maviye akmak, sisli güz denizinde..
Günahları affetmek, Tanrı'nın dileğiyle..

İsterdim.......................................... .



Ah ah! Yine duygularım depreşti.
Bu arada Pasion Gamze'm mesaj çekti. Barış hala gelmemiş. Bekliyorlarmış. Çok güzel gidiyormuş her şey.. Ah o konserde olmak vardı. Hepinize iyi eğlenceler sevgili dostlarım. Siz beni hangi şarkılarda çaldıracağınızı biliyorsunuz artık


9

Neyse,
Sadece Tarık ve Naz yok tabi dizide. Diğer karakterlerimizin da harika oyunları ve replikleri var bizi gülmekten kıran.

Onlara geçelim biraz da Dizinin başından başlayalım o halde

BELGİN: Popçu Buraaakk..! Ne karizmatik, ne hoş, ne yakışıklı çocuk. Değil mi Hacer abla?
HACER: Ya, öyle. Hiçi bir konserini kaçırmam!


Bu kadın çok hoş hatun yaa...

Belgin hanımın sözlerini yanlış anlaması bile güzeldi

AYŞE: Tansiyonu normal.
BELGİN: Şimdi normaldir tabi ama çıktı çıktı indi. Uzaklara gitti geldi. Bir Naz gitti, bin Naz geldi.
HACER: Binnaz kim?


Cansu kim?
Miray kim?
Burçin kim?




Hulusi'nin Belgin'den kaçışları komikti.

HULUSİ: Belginciğim, ben Vahileri arabaya kadar geçireyim. Sen beni bekleme, yat uyu.

E yuh yani Hulusi!


10

Önceki sevgilisi kimmiş, bilmiyorum ama sahiden çok güldüm Belgin'in haline. Tüm cd ve kasetleri çekiçle kırması çok komikti.

FİLİZ: Abartma anne! 30 yıl öncesi!
BELGİN: Beni ne zaman olduğu ilgilendirmez! Ne zaman duyduğum ilgilendirir!


HACER: Kasetler, cd'ler bitti. Şimdi televizyonda kanalları zaplıyor. Olur da, programların birinde görürüm de, televizyonu nasıl kırarım diye düşünüyor.


........................................
Şimdi gelelim Ümit'imize. Gerçi eskiden olduğu kadar yoğun bir replik bolluğu yoktu Ümit'in. Eski halini hatırlıyorum daa...

ÜMİT: Baba, yağı ekmeğine yavaş sür. Naz'ı sinirlendireceksin!

ÜMİT: Ah bende olacak bu benzerlik, Türk turizmine yapacağım katkıları ben bilirim!
FİLİZ: Efendim Ümit? Duyamadım!
ÜMİT: İyi ki duyamadın!
FİLİZ: Duydum Ümit.
ÜMİT: Efendim? Duyamadım.


Bu arada, fark ettiniz mi, Ümit ne güzel akıl verdi Naz'a. Şoförünü kaybetmemek uğruna (şoförünü mü, sevdiğini mi kast etti, orası tartışılır tabi ) neler yapması gerektiğini bir güzel anlattı. NAZ ONU HAK ETMİYOR ÇÜNKÜ. Bu laf ağır geldi tabi, aklını başına devşirdi..


11

Hulusi ve Vahi'ye çok güldüm bu akşam. Hele şu OPERASYON ÇİFT BASTON ve baston dürtmeydi, vurmaydı, acıtırdı muhabbeti çok komikti.

Sadri'nin Ayşe konusunda Hulusi'ye yaptığı her şey çok saçmaydı. Hem de her biri.
Ailesinin onunla küs olması, mantık silsilesine iyi oturdu. O kadar zaman, "Nerede bu Sadri'nin ailesi? Nasıl ailesi var, bu çocuk nasıl oluyor da Hacer'lerde kalabiliyor bu kadar?" dedik durduk, sonunda senaristler onu da çözüme kavuşturmuş oldu bu vesile ile.

HULUSİ: Şimdi ben sana Ayşe'yi verince biz ne olduk?
SADRİ: Mutlu olduk.


(Şu an Gamze bana VAZGEÇME'yi dinletiyor. Ben de mutluyum. Ara not. 00:35)

HULUSİ: Şimdi, ben sana Ayşe'yi vereceğim. Sen de bana başlık parası olarak Tarık'ı vereceksin.



HULUSİ: Tek tek başa çıkamıyorduk, şimdi iki tane oldular.
VAHİ: İşte bu, dibe vurduğumuz andır Hulusi.


Yok Vahi, yok. Dibe vurduğunuz ve daha kötü olduğunuz bir an olacak. Ona da Sofia neden olacak.
Ertesi gün gazetelerde olmaları pek ala mümkün.

Manşet: MAFYA BABALARI, ÜNLÜ İTALYAN RALLİCİ ALFONSO'YU KAÇIRDI!

Seyreyle cümbüşü.
(Şu anda ISLAK ISLAK'ı dinliyorum. Çok sağol Gamzeciğim. )


12

Arkadaşlar,
Daha ne diyeyim, çok iyiydi işte. Daha nice güzel bölümlere, hep beraber inşallah.

Aklım konserde. Daha fazla şey gelmiyor aklıma. Kusura bakmayın.
Şu an kalbim Owerall'da, tepiniyor.

Şimdi başka bir şarkı dinleyeyim bari.
Görüşmek üzere.
Herkese sevgiler..