Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

Replik ve Yorumlarla 37. Bölüm (Ebru Karaca)
Barış Akarsu Trendy Posteri (02.04.07)
Passaparola
Barış Akarsu 30 Mart Van Konseri Görüntüleri
Oyun Bozan - Fox TV (29.03.07)
38. Bölüm Senaryosu (flower98) --8. kısım eklendi--
37. Bölüm (Videolar)
Replikler (37. Bölüm)
38. Bölüm Senaryosu (tarik_naz) -- 5. kısım eklend...
Televizyon Makinası (RapidShare Linkleri)
 

39. Bölüm Senaryosu (flower98) --8. kısım eklendi--

Nisan 04, 2007

Aşağıdaki senaryo Baris-Akarsu.com forumu üyelerinden flower98'e aittir. Dizinin gerçek senaryosuyla bir ilgisi yoktur.




1

Naz: Demek Japon başkonsolosun ‘un şoförlüğünü aldın.

Tarık: Henüz değil. Görüşmeye gidersem eğer alma ihtimalim yüksek.



Naz: Ama üzgünüm gidemeyeceksin.

Tarık: Öyle mi? Peki nedenini öğrenebilirmiyim.

Naz: Çünkü bu evin sınırları içerisinde olduğun sürece benim şoförümsün. Ben git dersem gidersin , gel dersem gelirsin.

Tarık: Yanılıyorsam düzeltin Naz hanım. Bu sabaha kadar buradan gitmem için elinizden geleni yaptınız ki hala dünkü halinizi anlamış değilim. Şimdide birden......

Naz: Birden değil Tarık. Tam uykusuz geçen ( saatine bakar ve hesaplar) dokuz saat , yirmi-iki dakika ve 10 saniyeden sonra.

Tarık: ( Tarık da saatine bakar) Evet demek 10 saniye farkla ben daha uzun süre uykusuz kalmışım.

Birbirlerine bakarak gülümserler. Bir süre sonra....

Naz: Eeeeeee? Böyle burada durup birbirimize bakmaya devam mı edeceğiz ?

Tarık: Bence sakıncası yok. Az kalsın bu gözleri bir daha göremeyecektim.

Naz gülümsemesini derinleştirir ve hafifçe durduğu yerde sallanırken Tarık’ın gözlerinin içine bakarak saçının ucuyla oynar. Tarık sağ eliyle Naz’ın kolunu nazikçe tutar ve yavaşça okşar. Birbirlerine bakmaya devam ederler.....

Naz: Evde matem havası var. Şu bavulunu bırak, Tarık’a benze ve kahvaltıya gel. Evdekiler de kalmana sevinecekler.

Tarık: Kalıyor muyum ?

Naz: Kalmıyor musun?

Tarık: Siz ne derseniz odur Naz hanım.

Naz: Bu sefer diyorum. K-a-l-ı-y-o-r-s-u-u-u-u-n.

Tarık: Tamam. Anlaşıldı. ( içses)son anda hayatının en anamlı dokuz ayını daha da anlamlı kılacak döneme girdin Tarık. Şanslısın vallahi.

Tarık Naz’ a göz kırpar ve müştemilata gitmek üzere döner. O anda telefonu çalar.

Tarık: Alo......Şey.....ben işimden ayrılmaktan vazgeçtim.......öyle gerekti........Alo?

Naz: Sahi, sen bu kadar çabuk nasıl iş buldun.....Yoksa biri sponsor mu oldu ?

Tarık: İş bulmak için sponsor mu? (Güler). Unuttunuz mu ben Alfonsoyum. Kim beni şoför olarak istemez ki.

Naz: Öyle. Biz de zaten o yüzden......(Tarık’a göz kırpar ve eve doğru yürür )
Müştemilatta

Tarık: Alo, Filiz. Annem telefonunu açmıyor.

Filiz: Uzun süre de açmayacak gibi abi. Çok kızgın. Ne oldu yine aranızda.

Aslında Naz kokusu alıyorum ama......

Tarık : Sen bilmiyor musun. Dün Naz beni azat etmişti. Annemde hemen iş buldu. Bu sabah Naz beni altın kafesimden salmaktan vazgeçince ......

Filiz: Tamam abi şimdi anlaşıldı......Bu arada sana bir şey itiraf etmem gerekiyor......

Tarık. Biliyorum......

Filiz: Sahiden biliyor musun ?

Tarık: Vedalaşırken Ümit ağzından kaçırdı..

Filiz: Neyi?!

Tarık . Ben biliyordum zaten.

Filiz: Ama ben başka bir şey itiraf edecektim. Sofia ile ilgili.

Tarık : Evet seni dinliyorum.

Filiz: Dün sana Sofia’nın aşkından bahsederken Naz beni duymuş. Yanımdan hışımla geçip odasına giderken anladım.

Tarık: Şimdi anlaşıldıııııııııı. Neyse ki son anda top kaleden döndü. Gol olmadan maçımız devam ediyor......

Filiz: Ne diyorsun abi sen?

Tarık: Kahvaltı diyorum Filiz. Kahvaltıya yetişmem lazım. Annemi öp benim için. Söyle ona , onu çok seviyorum.

Tarık üstünü değiştirir ve sevinçle eve doğru koşturarak yürür. Bahçe kapısında içeri girdiğinde Ümit Boynuna atlar.

Ümit: Heyyyyyyy.....heyyyyyooooooooo........yaşasın..... ...Alfonso iyi ki kaldın. Ne yapardık sensiz ya.....Hele bi de Sadri üstümüze kalınca....valla sensiz başa çıkamazdık horlamasıyla.........

Ümit Tarık’ı sarmalamaya devam ederken Vahi de yukarıdan kolları Tarık’ı kucaklamaya sırıta sırıta inmektedir. Ama daha Tarık’a yaklaşamadan ablasının baston engeline takılır.

Vahi: Ahhhhhhh.

Netice: Dur bakalım. Saygılı ol da sıranı bekle. (sırıtarak ve başını sallayarak)....Gel bakayım küçük Hulusi....gel ,gel elimi öp bakayım.....

Tarık kendini Ümitten kurtarır ve Netice ‘nin yanına varır. Elini öptükten sonra yanağını öpmek üzereyken....

Netice: Helal olsun Naz’a bırakmadı seni. Ben de az kalsın onu Hulusinin oğluna verecektim.....Belgin de pek bozulmuştu....hıh......alsın oğlunu başına çalsın.....Ben seni alacam Naz’a.....

Tarık gülerek Neticeyi öper ve kahvaltı masasından kendisini izleyen Naz’a bakar. Bu bakışmaları gören Vahi ve Ümit birbirine bakarlar soru soran gözlerle.Naz bunu fark edince....

Naz: Ne duruyorsunuz. Hadi kahvaltıya. Tarık ile çok önemli bir işimiz var.
Tarık: Ne?

Naz: Yolcu etmemiz gereken biri var.

Tarık. Yolcu mu? Nereye?

Naz. Görürsün .Hadi, hadi.....

Kahvaltıdan sonra Naz apar topar Tarık ile evi terk eder. Sofia’nın kaldığı otele gelirler.

Tarık: Buraya neden geldik.?

Naz. Anlarsın birazdan. Ama önce bana bir söz vermeni istiyorum.

Tarık. Ne sözü?

Naz: Söylediklerimi aynen yapacaksın. Ama beni Naz, kendini Tarık olarak düşünmeden.

Tarık: Nasıl yani.

Naz: Bana İtalyanca çevirmenlik yapacaksın, anla işte. Ama söylediklerimi sonra bana yüzlememen için sen sen olmayacaksın.

Tarık: Peki, denerim.

Naz: Hadi o zaman.

Sofia’nın odasının kapısına gelirler. Naz derin bir nefes alır ve kapıyı çalar. Sofia kapıyı açar ve Tarık’ı görünce boynuna sarılır.

Naz: Hoppala!!!!! Bu kız da hiçbir fırsatı kaçırmıyor.

Eliyle ikisini ayırır. Sofia şaşırır. Odadan ayrılmak üzere olduğu bellidir.

Naz. Tarık söyle Sofiayaya dün ona söylediklerimi unutsun.

Tarık. Ben olarak mı yoksa çevirmen olarak mı?

Naz: Ay çevirmen tabi. Dinlemedin mi sen beni?

Tarık: Tarık dedin.

Naz: Çevir. Bak daha uçağa yetişecek.....

Tarık Naz’ın sözlerini çevirir. Sofia şaşırır ve bir şeyler söyler.

Naz: Ne dedi?

Tarık. Dün gelip parmak oyunu oynamışsınız ona. Bir parmak Alfonso, diğeri Sofia olmuş, gülümsemişsiniz.......kuş takliti yapmışsınız.....o da tam anlamamış......korktuğu için o da gülümsemiş.......

Naz: Niye korktuğunu sor bakalım.

Tarık sorar ve sofia cevap verir. Cümlelerindeki mafya ve mama kelimelerini duyan Naz.......

Naz: Ay bu halamı mafya sanıyooooooor hala......Varsın öyle bilsin......Şöyle şuna Alfonsoyu unutsun. Alfonso benim......

Tarık susar ve Naz’ın gözlerine bakarak gülümse.....

Naz:Bana değil ona bakıp söyleyeceksin. Bana verdiğin sözü unutma........

Tarık denileni yapar. Sofia yine Tarık’a sarılır.

Sofia: Alfonso......Alfonso.........

Naz bu sefer Sofiaya daha sert geri çeker ve aralarına girerek işaret parmağını Sofianın gözü önünde sallayarak.....

Naz: Alfonsa benim. Onu unutacaksın.....Kimeye ondan bahsetmeyeceksin....Anlaşıldı mı.....Yoksa mamaya söylerim.....

Arkadan Tarık’ın İtalyanca sözleri duyulur.

Naz: Onu havaalanına bırakacağımızı söyle.

Tarık söyler. Sofia’nın çantasını alır Tarık, o önde, Naz Sofia ile gülümseyerek arkasında odadan çıkarlar.Arabaya binip havaalanına giderler. Naz , Sofia son kapıdan geçene kadar havaalanından ayrılmaz.

Naz: Hadi gidelim artık.

Tarık: Nereye?

Naz. Nereye olacak. Dün geceki dürümcüye.

Tarık: Ya hayır dersem. Pizza yemek istersem.

Naz: O zaman seni mama’ya şikayet ederim.

Gülerek havaalanından ayrılırlar. Sofia ‘nın uçağa binmediğini bilmezler. Sofia ise havaalanının gelenler bölümüne geçer ve beklemeye başlar. Akşam saat dokuzda; kısa boylu tıknaz, kır saçlı ve yanağında yara izi olan birini karşılar.
Sofia: Vito amca , hoş geldin.


2

Dürümcüde
Naz. Bizden başka bunca yolu gelen yoktur herhalde buraya?Baksana saat dokuz oldu.
Tarık: Memnun değil misin yani ? İstanbul’ un en iyi dürümü burada.
Naz: Aaaaaaa memnun olmaz mıyım? Hele bu gece tadı dün geceden kat kat iyi olunca.
Tarık: Öyle mi?
Naz : Dün gece ne yediğim dürümden bir tat aldım, ne de üstüne içtiğim çaydan.
Tarık: İtiraf etmeliyim ben de.
Naz: Oysa bu geceki dürüm enfes. Hele şu çay. Bergamut çiçeği bu kadar mı lezzet verir çaya?
Tarık: Özgürlüğümüzün tadı olmasın bu? Ne dersin?
Naz Tarık’a bakıp gülümser.
Naz: Eeee o zaman var mısın bir dürüm daha alıp paylaşmaya?
Tarık: Naz?
Naz: Evet?
Tarık: Emin misin ?
Naz: Hangi konuda?
Tarık: Dürüm. Bundan önce iki tane yediğinin farkındasın değil mi?
Naz: İki mi ? Ay doğru ya? Hiç fark etmemişim......Aslında sen simdi söyleyince......midem........Soda mı içsek?
Tarık: Gel istersen sahilde biraz yürüyelim. Rahatlarsın.
Naz: AyyyyTarık çok acıyoooo midem.
Tarık Naz’ı oturduğu alçak tabureden kaldırır. Naz neredeyse adım atamayacak haldedir.
Naz. Offf Tarık ya........İnsan daha önce uyarır......
Tarık: Na’payım. O kadar sevimliydin ki............
Birkaç adımdan sonra Naz yine dik yürümeye başlar. Tarık artık ona destek olmayı bırakmış elinden tutmaktadır.
Naz: Üzülüyor musun?
Tarık: Neye?
Naz: Sofia ile gitmediğine.
Tarık: Sence üzülmeli miyim?
Naz: Bilemiyorum Tarık. Şu son günlerde onca şey duydum, gördüm ve yaşadım ki ne düşüneceğimi bilemiyorum.
Tarık: O zaman düşünme. Bak ben düşünmüyorum. Yaşıyorum onun yerine. Şu anı. Elinin sıcaklığını. Bana doğru esen nefesindeki sarımsak ‘ın kokusunu ( Naz’a bakıp gösterdiği tepkiye güler)
Naz: Yuh ben de tam ne romantikmiş şu Alfonso derken batırdın.
Tarık: Eeeeeee sana da yuh kelimesi yakışmadı.
Naz: Sana bir fırsat daha veriyorum yaşadığın anı anlatman için. Bak işin buna bağlı.
Tarık. Demek işim........
Naz. Ya lafın gelişi işte. Geleceğin pop starı acaba duygularını nasıl ifade ediyor ?
Tarık: Naz, bak seninle bir anlaşma yapalım. Sen beni Alfonso olmaktan kurtardın. Bırak ben de kendimi pop star olmaktan kurtarayım. İnan bu bana göre değil.
Naz (içses): Bana göre hiç değil.
Naz: Nasıl yapmayı düşünüyorsun bunu?
Tarık: Çok basit. Sponsorumdan beni desteklememesini isteyerek. Bu bize zaman kazandırır. Düşünsene ben bir şoför maaşımla nasıl albüm çıkarabilirim. Sen de menajerim olarak olası yeni sponsorları kabul etmezsin, olur biter.
Naz: Hiç mi şarkı söylemeyeceksin peki ?
Tarık: Ancak biri duygularımı öğrenmek istediğinde.
Naz: Mesela şimdi?
Tarık: Mesela......
Tarık kolunu Naz’ın omzuna atar ve şarkısına başlar....
Senden uzakta hep bir şeyler eksik
Gönlümde derman yok inan bir nefeslik
Ne bir avuntu ne de biraz ümit
Ne yaptın bana ne dir bu sensizlik
İçimde bir şey acıyor sen gelince aklıma
Her şeyim
Yerine sevemem, yerime sevemem
Razıyım yapayalnız tükensin yıllarım ama yerine sevemem
Naz konuşamayacak kadar mutludur. Bir saat kadar daha yürürler el ele ve sonra arabaya binip eve dönerler. Evde saatin geç olmasına rağmen tüm ışıklar yanmaktadır. Kapının önünde ise tanımadıkları siyah bir araba durmaktadır.
Tarık: Naz sen tanıyor musun bu aracı ve sahibini ?
Naz: Valla bizim eve en son gelen siyah arabalarda biri Bora’nın dı , diğeri de Mert ‘in di.
Tarık: O zaman dua edelim de bunun da sahibi Bora gibi günlerimizi karatan biri olmasın.
Naz: Neden öyle dedin şimdi?
Tarık: Ne bileyim içgüdü işte. Gel içeri girelim de kimmiş görelim.
Eve girerler. İçeriye girdiklerinde Neticenin sinirli sesi duyulmaktadır. Salona yaklaştıklarında Netice ‘yi elinde fotoğraflarla , siyah takımlı bir adamla tartışırken, Vahi ve Ümit’i de onları çaresizlikle izlerken bulurlar. Netice ve adam Tarık ile Naz gelince hiç oralı olamazlar ve tartışmaya devam ederler.
Netice. Belgin çekti bunları. B-E-L-G-İ-N
Adam- No, no mama. Yok Belgin çekmek. Vito baba yollamak.
Netice: Bak hala mama diyor, Vito diyor. Bu fotoları Belgin çektirdi. Belli kıskançlığından çatladığı.......Hah bak oğlum Tarık......Gel bak, bak......Hulusi elimi öperken....Bak Hulusi kapıda......Ben........Hacer de var.......Vahininkileri geç.....Bunu da geç.......Belli işte Belgin çektirmiş........
Tarık Naz’a bakar ve adamı kolundan tutarak kenara çeker.
Netice: Nereye götürüyorsun adamı....bak çıktı bastonumun menzilinden......
Tarık: Bir de ben deneyeyim Netice hala. Belki bana söyler........
Netice susar. Sıkıntısını yanında durmakta olan Vahiden çıkartır.
Tarık ( İtalyanca): Kim gönderdi seni? Bu resimler de ne?
Adam konuşmaya hazır beklercesine anlatmaya başlar. Anlatır anlatır ve resimleri yere saçarak çıkar gider.
Netice: Belginmiş değil mi ?
Tarık dalgın dalgın....
Tarık: Evet......oymuş.......
Der ve o da kapıya yönelir.
Netice. Hah......yakayı ele verdin Belgin.....Vahiiiiii! Çabuk Hulusiyi ara ve telefonu bana ver.......
Tarık hem öfkeli hem de düşünceli adımlarla evi terk eder. Arabayı çalıştırır ve gaz’a bastığı anda......
Tarık: Ne işin var burada.....
Naz. Bensiz gitmeyi düşünmüyordun herhalde.....
DEVAM EDECEK......


3

Tarık:Şöyle söyleyeyim o zaman ,Naz. Seninle gitmeyi düşünmüyorum.
Naz: Hımmmmmm. Demek öyle. O zaman sen de gitmiyorsun.
Naz arabanın anahtarını alır.
Tarık: Ne yapıyorsun? Verir misin şu anahtarları.
Naz: Hayır. Bensiz gitmeyeceksin.
Tarık (Daha sert): Ver şu anahtarları.
Naz avucunu iyice yumar. Tarık bir atakla elini kapar ve anahtarları almak ister.
Naz: Aaaaaaaaa, Sofia değil mi bu?
Tarık ( şaşkın arabanın ön camından dışarıda Sofiayı arar gözleriyle): Nerede?
O an Naz elini kurtarır ve anahtarları kazağından içine atar. Tarık bunu görür ve kaşlarını çatar.....
Tarık: Naaaaz! Adam gidiyor. Neredeyse yakalayamayacağım......
Naz. Ya Alfonso?
Tarık: Ne fark eder. Ver anahtarları.
Naz: Beni de götürene kadar , h-a-y-ı-rrrrrrrrr.( içses)gel de al anahtarları kolaysa.
Tarık bir an düşünür ve arabadan iner.
Naz(içses): Biliyordum cesaret edemeyeceğini.
Tarık arabanın etrafını dolaşır ve Naz’ın kapısını açar. Gülümseyerek Naz’a elini uzatır. Naz da aynen gülümseyerek uzanan eli tutar. Tarık Naz’ı nazikçe gözlerini gözlerinden ayırmayarak arabadan indirir. O esnada evin kapısı açılır ve baston darbelerinden canı burnuna gelmiş olan Vahi kendini evden dışarı atar. Arkasından gülerek Ümit çıkar. Naz ve Tarık o kadar yoğunlaşmışlardır ki onları fark etmezler. Tarık arabadan inen Naz’ın elini bırakır ve onu koltuk altlarından tuttuğu gibi havaya kaldırır. Etrafında bir kez döner ve nazikçe yine yere indirir. Gözleri bir an bile birbirinden kopmaz. O an anahtar düşer.
Vahi: Siz ne yapıyorsunuz burada?
İkisi de şok olmuş dönüp kapıya bakarlar.
Naz. Baba?
Tarık: Naz sen açıklarsın durumu.
Der ve göz açıp kapayıncaya kadar arabaya binip geri viteste arkasından tepinen Naz’ı bırakıp bahçeden çıkar gider.
Vahi gördüğü manzaranın şaşkınlığı ile....
Ümit: Gir koluma ve beni halanın yanına götür. Keşke hiç kaçmasaydım bastonundan.....
Naz. Baba! Dur ....Sandığın gibi değil...........Baba bir dinle.......Ümit durun yaaaa.
Vahi ile Ümit önde, Naz da onların peşinde salona Neticenin yanına gelirler.
Netice. Ne o kuzum haliniz ? Beş dakikada benden daha yaşlı olmuşsun Vahi.......Bu kız niye böyle pervane oluyor etrafında......Hulusiyi aradın mı?.........geliyor mu?
Naz da sürekli.....
Naz : Baba, babacım.....dinle lütfen ya......baba ya.......Ufff .....hala bir şey desene dinlemiyoooooooo
Netice: Vahiiiiiiiiiii! Bak geliyor baston....A .....aaaa......aaaa. Tınmıyor bu hiç.
Vahi : Bunca güvendiğim Tarık.......inanamıyotum.........inanamıyorum....
Ümit ( Naz’a yavaşça): Yani siz de ortalık yerde. Babam ben mi durumu kaldırsın.....
Netice- Naz-Vahi- Sen sus!!!!!
Netice: Ne oldu kaşla göz arasında dışarıda.Alfonso nerede?
Naz: Hala ya. Babam yanlış anladı. Tarık o adamı tek başına takip edecekti , ben de beni götürmeyince anahtarları aldım , kazağımdan içeri attım. Eeeee o da eliyle alamayacağına göre beni (göstererek) böööööööyle kaldırdı, çevirdi ve anahtarlar düşünce de çekip gitti. Babam ile Ümit ben havadayken gelince......
Vahi: Ya desene kızım deminden beri kahroldummm burada.
Naz: Fırsat vermedin ki anlatayım.
Netice: Hıhhhhhh. Ne anlar bu zaten. Naz gel gel buraya........otur dibime....tamam........hadi anlat.
Naz: Neyi?
Netice: Seni öyle kaldırdığında ne hissettin.....Kalbin pır pır attı mı...ha?
Naz: Hala ne diyorsun sen......?
Vahi: Abla ne diyorsun sen gerçekten?
Netice: sen karışma , git yemeğin altına bak.
Vahi: Saat gece onbir abla, ne yemeği?
Netice: Eeeeeeeeeh.....o zaman git yarın için malzeme var mı yok mu diye dolaba bak.....hadeeeee.(bastonuyla Vahiyi itekler)
Vahi: Gel Ümit gel.....Ay......offff
Ümit. Sen git baba ben kıssa da hisse çıkaracağım burada.....
Vahi: Ne diyorsun oğlum sen.....gel işte......
Ümit(içses) Ay duysaydım Naz’ın cevabını , ben de Filiz’i........neyse.....
Netice . E hadi naz seni dinliyorum......Kalbin pır pır attı mı?
Naz başını halasının bacaklarına yaslar. Gülümsüyordur.......
DEVAM EDECEK........

4

Yaklaşık on dakika geçer. Netice artık sıkılmaya başlamıştır. Parmaklarını koltuğunun kolunda piyano çalarcasına oynatırken, gözleri ile sekiz çizmektedir.
Netice : Yani insanın duygularını paylaşması bu kadar zor mu ? Bunaldım ya..... Bu çocuk sana sorsa bir gün , beni seviyor musun diye soracak olursa ........Türkiye ayda koloni kurmuş olur sen cevap verene kadar.
Kapı açılır ve Tarık içeri girer. Netice Naz ‘a sabırsızlıkla cevap beklediğini anlatmaya çalışırken, Tarık’ın gelişini duymaz.
Tarık: Netice halacım, boşuna konuşuyorsun Naz’la. Mışıl mışıl uyuyor bacağında. Ne anlattıysan da çok mutlu uyuyor......
Netice: Aaaaaa demek o yüzden cevap alamadım soruma?
Tarık: Özel bir soru muydu ? Her ne sorduysanız beni kurtarmışsınız.
Netice: Neden o ?
Tarık: Vallahi Naz’ın, yani Naz hanımın olası öfkesinden korkarak girdim eve.
Netice: Bana hiç de kızmış gibi gelmedi.......Eeee madem Naz uyudu sen söyle bakalım Alfonsocum.
Tarık: Neyi?
Netice: Naz’ı kucakladığında hissettiklerini.
Tarık: Dürüst bir cevap mı istiyorsunuz ( gülümseyerek)
Netice: E bir zahmet. Bu geceki rüyama malzeme lazım..Daha yatıp hayal kuracam.......
Tarık gülümsemesini arttırır.
Tarık: Naz’ın düşündüğümden de ağır olduğunu hissettim......yani kollarım.
Netice dayanamaz bu cevap üzerine Tarık’ı bir dürter.
Tarık(içses): Bu kız harbiden uyumuş.Yoksa çoktan sarılırdı boğazıma......
Netice: Anlaşıldı........Sizden laf çıkmaz......Oysa biz gençken böyle miydik......ballandıra ballandıra anlatırdık birbirimize aşklarımızı.......
Tarık Neticeye yaklaşır......
Tarık: Biz acemiyiz bu konuda halacım. Ama söz veriyorum siz bana anlatırsanız , ben de size anlatırım.....
Netice Tarık’ı bir kez daha dürter......
Netice: Hadi oradan.....(Tarık’ı dürter).......madem anlatmıyorsun o zaman bir işe yara.....ayağım uyuştu......Nasıl derin uyuyorsa dürtmeme bile uyanmadı........
Tarık: Sanırım dün gece uyuyamamış.
Netice. Uyuyamadık. Sen duymadın mı olanları........
Tarık: Yoooooooo......Ne oldu ki......Haaaa Sadri meselesi....Aldınız mı Ayşeyi?
Netice . Ne alması yahu? Hava aldık....Buram buram Hacer katılmış Belgin havası.......
Tarık: Ben de Sadriden ses çıkmayınca.......düştüm kendi derdime soramadım bile.....demek olmadı.......
Netice: O olur yine sonra ama Sadri ......durumu hiç iyi değil. Dün gece seni uyandırmamak için benim odaya aldık Sadriyi. Ben de Naz’ın odasını paylaştım.
Tarık : Eeeeeee Naz da uyumuştu herhalde siz geldiğinizde.
Netice: Ne uyuması. Yatak yorganla boğuşuyordu resmen.
Tarık Neticeden laf almaya devam eder........
Tarık: Vardır her halde bir sebebi.
Netice: Olmaz mı?( Tarık’ın çenesindeki sakalları hafifçe çeker gülümseyerek)....kendi ellerimle yolladım ......deyip duruyordu. Belli ki benim odaya girdiğimi duymadı. Ben de sesimi çıkarmadım......
Tarık: Sizi ne zaman fark etti?
Netice: Gözünün yaşını silmek için peçeteye uzanırken.
Tarık: Korkmuştur sizi birden görünce.
Netice : Korkmak mı ? Naz’ın neredeyse nefes almaya hali kalmamıştı......Yüzünde bir keder , bir hüzün......yaşlar........yıllardan sonra ilk kez aşk acısı çeken birine üzüldüm........Aslında hiç çekemem aşıkları.......
Tarık biraz durgunlaşır........
Tarık: Aşk için olduğuna emin misiniz?
Netice. O söylemiyor ama benden kaçmaaaaaaaz.
Tarık (sessizce): Evet söylemiyor.
Netice : Belki de karşı taraftan bekliyordur.
Tarık: Öyle mi dersiniz.....sonra ne oldu.....yattı mı....?
Netice: Ona bir hikaye anlattım. Genç bir kızın hikayesini....kibrinden dolayı aşkı nasıl yitirdiğini.......aşkı uğruna yeterince savaşmadığından yapayalnız kalışını.........
Tarık: Bu gerçek bir karakter miydi peki......?
Netice susar. Tarık da üzüldüğünü fark edince elini tutar....
Tarık: Üzülmeyin......lütfen......
Netice: Tarık, Naz sabaha kadar gözü bahçede camın önünde ayakta bekledi......Saat altı buçuk gibi de fırladı gitti........Bak şimdi nasıl da huzurlu uyuyor........Bu huzuru yitirmesine izin verme.......(Tarık’a göz kırpar).....Aramızda......tamam mı?
Tarık (gülümser): Aramızda........
Netice: Bu kadar hayat dersi yeter! Kaldır şu kızı da ayağım uyansın.......Uyuştu vallahi........
Tarık: Tamam.....(Naz’a yaklaşır)......Naz.....Naz hanım........Yardımcı olayım size........
Naz: Hıııııı?......Tarık?.........Geldin demek.......Sana sabah öyle bir kızacam kiiiiiii.......Kalkmama yardımcı olur musun?.......Ayyyyyyyyy çok yorgunum yaaaaaa( esner uzun uzun)
O esnada Vahi ile Ümit gelir.........
Vahi: Ümit gir ablanın koluna.......bak Tarık zor taşıyor......Tarık evladım......deminki tepkim için kusura bakma olur mu..... Öyle birden sizi......
Tarıklur mu hiç Vahi bey....O......
Vahi: Biliyorum , Naz anlattı....Sahi adamı izleyebildin mi?
Tarık: Maalesef Vahi bey......Yetişemedim......
Ümit: Kim di acaba.....
Netice: Sormaya ne gerek var....dedim ya ........Belgin’in adamı......
Naz’ı taşıyan Tarık ve Ümit birbirine bakarak sırıtırlar.
Tarık: Her kimse yolu bildiğine göre ikinci gelişinde eğrisini doğrusunu öğreniriz.....
Naz’ı yukarıya birlikte taşıdıktan sonra Tarık aşağıya iner. Salonun girişinde gördüğü bayan odadakilere, özellikle Netice’ye öfke ve kin dolu bakışlarla bakmaktadır.......
Belgin: Netice hanım......Bu ne demek oluyor......Hulusinin resimlerini ne cüretle çektiirirsiniz....Hem de kendi hegemonyanızı gösterircesine....El öptürmeler falan......Vahi bey sizden ise hiç beklemezdim....Bundan sonra Hulusinin ne yakınına geleceksiniz, ne de sesini duyacaksınız!!!!!!!.........O kadar.....Yoksa......
Belgin elindeki resimleri salonun orta yerine fırlatır ve evden çıkar...... Şaşkın bakışlar onu izlerken, kapı tekrar açılır ve Belgin içeriye geri döner.
Belgin: Tarık!!!........Benimle geliyorsun.........Bu evde artık kalamazsın.........

5

Netice: Destur.......Sen hangi hakla bu eve böyle gelip ahkam kesip bir de üstüne üstlük bizim Tarık’ı götürmeye kalkıyorsun ? Vahiiiii........!!! Sen neden susuyorsun..........Bana karşı dilin papuç gibi.....şimdi küçük dilini bile yuttun.
Belgin Tarık’a bakar ve dışarı çıkar.
Vahi: Tarık oğlum........bu ne demek oluyor şimdi.....?
Tarık: Ben de şaşırdım.....Kusura bakmayın.....Ben şimdi geliyorum
Der ve koşarak evden çıkar. Kapıdan çıktığı an olduğu yere çakılır kalır ve ellerini kaldırır.
Belgin: Mecburdum.....Yoksa......
Tarık: Anlıyorum.....kim bunlar? Şunu tanıyorum ama diğerleri.......
Merdivenin önünde yaklaşık on beş silahlı silahlarını Belgin ve Tarık’a doğrultmuşlardır. Daha önce Tarık’ın takip etmeye çalıştığı arabadan kısa boylu, tıknaz, kır saçlı ve yanağında yara izi olan biri iner, ağır ağır merdivenlerden yukarı çıkar.
Vito( İtalyanca): Alfonso. Ben Vito. İtalya dan sırf senin için geldim. Artık kurtuldun.
Tarık: O zaman söyleyin şu adamlara silahlarını indirsinler. Burada işler silahla yürümez.
Vito: Silahsız mafya ha?
Tarık: Bana güvenin. Heyecan yaratmaya gerek yok.
Vito arkasına döner ve adamlara silahları indirme emri verir. Tarık ile Belgin de ellerini indirirler.
Vito: Sergio sen hazırda bekle. (Tarık’a döner) Ne olur, ne olmaz.
Belgin: Evi bastı bunlar. Allahtan kapıyı tesadüfen ben açtım. Baban görseydi bunları kalpten giderdi.
Vito: Ne diyor bu kadın.
Tarık: Biraz kibar olun . O benim annem.
Birden kapı açılır. Tarık hızlı bir refleksle arkasını döner, kapı tamamen açılmadan aralıktan başını uzatır ve Ümit ile Vahiyi görür.
Tarık: Aman gözünüzü seveyim gelmeyin. Belgin hanım yalnız değil. Burada birkaç kişi var. Bir anlayalım durumu size de bilgi vereceğim. Ama şimdi lütfen içeride bekleyin.
Vahi: Polis çağralım mı Tarık.? Nasıl insanlar onlar....?
Tarık: Amman Vahi bey, polisi çağırırsanız işler fena karışır.....Siz bana güvenin.....
Ümit: Gel baba.....vardır bir bildiği........Tarık eminsin değil mi?
Tarık: Siz girin içeri......
Tarık kapıyı çektiğinde silahları yine üstüne doğrultulmuş bulur.
Tarık: Yok.....yok ....sorun yok.....
Vito: Şimdi bu bayan anneniz mi?
Tarık: Evet.
Vito: Bana gelen bilgi öyle değil ama......Sen kaçırıldın mı , kaçırılmadın mı...?
Tarık: Ben çok üzgünüm ama........Şey.....ben bu halde konuşamam......Silahları indirin lütfen......
Vito yine bir işaret ile silahları indirttirir.
Vito: Sofia’nın dediğine göre ......
Tarık: Sofia mı?......Siz de bana bahsettiği amcası olmalısınız......Ben kendi isteğimle buradayım......Sofiaya yanlış bilgi veren de benim.....korkar peşimi bırakır diye düşündüm.......İnanın mafya yok burada.....
Vito: Böyle davranabileceğini Sofia söylemişti Alfonso.....Korkma.....yeterince adam var yanımda....sen beni mamaya götür.....
Tarık: Mama yok, mafya yok......inanın bana.......
Belgin: Ne diyorsun oğlum? Ne istiyorlar söylesene.....
Tarık: Beni.Yani Alfonsoyu.
Vito: Ne diyor ?
Tarık: Bunları burada kapı önünde konuşmayalım diyor. Kaldığınız oteli söyleyin biz oraya gelelim diyor.
Vito adamlarına gel işareti yaparken Tarık’ın boş bir anını yakalayıp kenara itip eve dalar.
Vito. Çok geç. Mama nerede?
Adamlar da eve doluşmuşlar ve Vitonun arkasına dizilmiş Netice ‘ye bakmaktadırlar. Vahi ile Ümit korkmuş ve koltuğa çökmüş adamları incelemektedirler.Tarık ise henüz eve girmemiş, dışarıda duvarı yumruklamaktadır......
Tarık: Kahretsin.Nasıl böyle olmasına izin verdimmmm.........ne olacak şimdi......Nasıl çıkacam bu işin içinden.........?
Belgin: Eeeeeeee yüreğinin sesini dinle. Hem de hemen.....Bak kim geliyor....
Tarık arkasına bakar ve Sofiayı merdivenlerden çıkarken görür. Sofia gülümseyerek yanlarından geçer içeri girer. Tarık bir yumruk daha geçirir duvara ve Sofiayı takip eder.
Netice: Tarık.....? Evladım kim bunlar....Hele şu kısa boylu , tıknaz adam ......sor bakayım varmıymış.......?
Vahi: Abla!
Netice: Sen yine maydanozluğa mı başladın........?
Vito Neticeye yaklaşır ve elini öper. Ardından adamların hepsi.
Netice: Pek de saygılılar hani........a o ecnebi kız da gelmiş......gel kızım gel......sen de öp......
Vito: Biz buraya iki aile arasındaki bir krizi önlemek ve çözüm bulmak için geldik .
Netice : Ne diyor bu yakışıklı Tarık.
Tarık: Yeğeni sizden bahsedince , gelip görmek istemişler. Aileler de tanışsın istemişler.
Netice: İyi, bak bu benim maydanoz kardeşim Vahi ( Vahi cevap veremeden bastonunu dizine bastırarak), yanındaki de şamama oğlu Ümit.
Vito: Ne diyor?
Tarık: Sağ kolum Vahi ve yardımcısı Ümit ile konuşmadan ne cüretle karşısına dikildiğinizi soruyor.
Vito: Zaman daraldı......Alfonsoyu bulma süresi sona ermek üzere.......Birkaç gün sonra yarış pistinde olsan da fark etmeyecek.......
Netice: Evet?
Tarık: Onlarda ailecek Alfonso hayranıymış. Burada olduğumu duyunca bayram etmişler.
Netice: ( Tarık’ı göstererek) Alfonso....ne tesadüf değil mi?
Vito Tarık’a bakar.
Tarık: Tek şartla gönderirim diyor......Ödülün yarısı........
Vito: O zaman bu işi farklı yolardan çözeceğiz........
Vitonun arkasına döneceğini fark edince Tarık...........
Tarık: Bekleyin. Mama neden bu kadar rahat sanıyorsunuz? Bu ev görüp görebileceğiniz en iyi cephanelik. Siz daha ellerinizi cebinize atmadan parçanızı bırakmaz.
Vito: Nasıl olacakmış bu peki?
Tarık: Yerden tavana kadar saklanmış silahlar var. Hepsi mamanın bastonunda bulunan bir uzaktan kumanda ile tetikleniyor. Bir kez daha düşünün bence.
Vito elini kaldırmadan cebine sokar. O an Netice bastonunu yere çarpar. Vito irkilir.
Netice: Aaaaaaa daldınız konuşmaya ben burada sıkıldım. Ne içmek isterler bir sor bakalım. Misafirperverliğimizi gösterelim.
Tarık( Vitoya döner): Ayrıca bu saate buraya gelmeye nasıl cesaret ettiğnizi merak ediyor.
Vito: ( tedirgin): Pekhala , daha fazla durmayacağız.....yüzde elli kabul. Ama yarın İtalyada olacaksın.
Tarık sessizce kendisini izleyen Sofiaya bakar.
Tarık: Kalmak isterlermiş fakat sabaha karşı İtalyaya dönecekleri için çıkmaları gerekiyormuş.......
Netice: Aaaaaaaaaa....oldu mu ama ya? Ama muhakkak diğer gelişlerinde bekliyorum. Pasaportum olsa ben de onlarla giderdim. Böyle yakışıklı İtalyanlar hayatta kaç kez çıkar insanın karşısına?
Vito: Pasaport?
Tarık: Bana yeni pasaport düzenlenmesi gerekiyor. Farklı isimle......Onu da siz halledecekmişsiniz.
Vito: Sorun değil.....Bir resimle hallederiz.
Belgin: ( -içses-Ne çeviriyor bu.....ne pasaportu.....eh Tarık ...eh)Beyfendiler çıkıyor galiba....Eh beni de bırakırsınız artık.
Netice: Ay sen burada mıydın?
Belgin Neticeye yaklaşır......
Belgin: Kusura bakmayın.... Ben yanlış anlamışım........İsterseniz artık barışalım Netice hanım........Ben de bir evladınız olmak istiyorum......Böyle olmuyor.
Netice: Hadi öp o zaman elimi......
Belgin somurtgan bir ifade ile elini öper ve kapıya yönelir.
Tarık: Ben misafirleri geçireyim, Belgin hanımı bırakayım geliyorum.
Vito, Sofia ve adamlar da Neticenin elini öperler ve evden çıkarlar.
Ümit: Baba , sen inandın mı bu konuşulanlara.
Vahi: Vallahi ne desem bilmiyorum ki oğlum. Hele Tarık bir dönsün konuşuruz.
Tarık Sofia ve Vitoyu arabalarına kadar geçirir. Belgine döner ve ......
Tarık: Anne, sende bir vesikalığım var mı?
Belgin kımıldamaz.
Tarık: Anne hadi şimdi sırası değil.
Belgin: Ne yapacaksın?
Tarık: Sofiaya hatıra olarak vereceğim.
Belgin: Çok inandım......Al.......Ama benden henüz kurtulamazsın, bilmiş ol.
Tarık: Hele bir şunları yollayayım. Konuşacağız.
Tarık arabanın camından resmi Vito’ya verir.
Tarık: Siz pasaportu hazırlayın, bana resimleri getiren adamla yollayın. Üç tane de bilet istiyorum. Bir bana, Bir Belgin Tekelioğluna, bir de Naz Özkul’a. Bakın isimleri buraya yazıyorum.
Vito: Tamam. İyi geceler.
Tarık Sofiaya bakar.....
Tarık: Para bazen aşk yaralarını da iyileştirir Sofi. Eminim bu milyonlar beni sana unutturur.
Sofia önüne bakar ve cevap vermez. İtalyanlar gidince Tarık Belgin’i arabaya bindirir ve direksiyona geçer. Bahçeden çıkarken Naz odasının penceresine çıkmış ardından bakmaktadır.

6


Belgin: Nereden sardın bu adamları başımıza. Bir mafyamız eksikti o da oldu. Bana hiç benzememişsin ya, babanla olan benzerliğinden de koptun. Adamcağız ofisi çerçevesinde kaçamaklar yaşarken , sen uluslar arası bir fenomen olmuşsun. Kendini bu girdaba sürüklemen yetmiyormuş gibi hem bizim aileyi, hem Naz’ın ailesini hem de İtalyayı karıştırdın. Aferin sana aferin.
Tarık: Anne, bir nefes al istersen. Hem Sofia Filizin şom ağızı yüzünden hayatıma yeniden girdi.
Belgin: Sus, bir de Filizi çekme peşinden.....Neydi o çevirdiklerin evde? Pasaport işi ne?
Tarık: Bana sahte pasaport ayarlayacaklar. Biliyorsun daha bir yıl cezalıyım.
Belgin: Durdur arabayı.
Tarık: Neden.
Belgin: Durdur görürsün.
Tarık: Yok. Sen kesin ya vuracaksın ya da cimdik atacaksın. Arabayı sürerken yapmayacağın kesin.....Durmam.
Belgin: Üç kilometre sonra ister istemez duracaksın ama.....O zaman görüşürüz.
Tarık( içses) : Oğlum kesin çok kötü yapacak. Bu benzin seni iki yüz kilometre idare eder....Ama sonuçta yine duracaz....Unutturmam lazım....
Tarık: Anne!
Belgin (ciddi): Ne var?
Tarık: Sen bu geceden bavulunu ve pasaportunu hazırla.
Belgin: Nedenmiş o?
Tarık: Çünkü sen de geliyorsun İtalyaya.
Belgin: Aaaaaaa? Ne yaparız yalnız başımıza oralarda? Adamları gördün.....
Tarık: Tam olarak yalnız sayılmayız.
Belgin: Başka kim geliyor ki?
Tarık: Naz.
Belgin: Bakıyorum da samimiyetiniz oldukça artmış. O mu kurtaracak bizi mafyadan yeri gelince?
Tarı laı değiştirir...
Tarık: Ben seni yarın ararım ve uçak saatini bildiririm.
Tarık Hulusilerin kapısı önünde park eder.
Tarık(içses): Ohhhhhh, unuttu kesin .Şimdi Naz ve İtalyayı düşünüyor olmalı.....
Tarık: Ahhhhhhhhhhhh kolum. Anne ya . Kaç yaşıma geldim hala cimdikliyorsun.
Belgin: Unutmadığımı anla......
Tarık hemen eve geri döner. Arabadan indiğinde Naz bıraktığı yerdedir. Tarık başını kaldırır ve ona bakar. Naz geri çekilir....
Tarık: Hep aynı şey.....Bir kez de farklı bir tepki olsa......Bir kez.
Ağır ağır müştemilata doğru yürümeye başlar.Müştemilata vardığında....
Tarık: Naz? Sen ne zaman.....?
Naz nefes nefesedir.
Naz: K......koştum.......Sen olsan kılını bile kıpırdatmazdın.....Ben ufku geniş bir insanım.....
Tarık: Naz kusura bakma ben dün geceden beri uyumadığımdan her halde söylediklerinden bir şey anlamadım.
Naz: Belgin teyze neden gelmiş?
Tarık: O mesele? Sen gördün mü onu?
Naz: Görmesem sormazdım Tarık. Ay sen gerçekten iyi değilsin.
Tarık: Başka kimi gördün.
Naz: Johnny Depp’i. Kim olacak ? Seni.
Tarık (içses): Bu kız harbiden derin uyumuş.
Tarık: Belgin teyze sana staj ayarlamış. Hem de İtalyada.
Naz: Burakla mı?
Tarık: Sen de ne meraklıymışsın şu Burak’a. Ama üzgünüm benimle yetineceksin.
Naz: Demek öyle. Ne yapalım. Başa gelen çekilir.
Tarık: İyi geceler Naz!
Naz: Dur kızma hemen. İtalya ha? Gezeriz de. Piza kulesini merak ediyorum.Belki ikiniz yan yana durunca kule düzelir.
Tarık: Ne?
Naz: Ya matematik gibi.İki eksinin çarpımı artı yapmıyor mu? Kule yamuk, sen yamuk eder düz.
Tarık:Kırıcı oluyorsun yine.
Naz: Ay şaka yapıyorum. Sen de böyle uykusuz olunca her lafı ters anlıyorsun.
Tarık: Laf ters daha ben ne diye ters anlayayım......Hadi iyi geceler.
Naz: Belki Mert’i de görürüz İtalyada. Ne dersin?
Tarık: Offf. Bir de Mert çıktı şimdi. Sen beni deli etmeye mi çalışıyorsun?
Naz: Burak ya da Mert. Neden bu kadar bozuluyorsun?
Tarık: ( sinirli) Bak Nazlı Nazım, Kınalı kuzum, gamlı baykuşum......Şöyle dönüyorsun......Gözlerin şu ilerideki kapıya kilitleniyor veeeee de hedefe yürümeye başlıyorsun.....kulağın bende.........dinle Naz......İ-Y-İ G-E-C-L-E-RRRRRRRRR ....
Naz: Aaaaaaaaaa kovuyorsun yani beni? Saat zaten dörde geliyor.....yatma artık istersen......Benim uykum kaçtı......Her kes yatmış.......sen varsın ama kovuyorsun beni.....Öyle olsun.
Tarık: Off Naz. Bana söz ver. Bir daha ne sebeple olursa olsun uykusuz kalmayacaksın.......
Naz: (küskün): Hadi sana iyi uykular.
Tarık Naz’ı kolundan yakalar.
Tarık: Canın çok mu sıkılıyor?
Naz: Du......Şimdi heyecan yaptım biraz......
Tarık: İtalya heyecanı mı?
Naz: Uçak.......Uçmayı hiç sevmem.......
Tarık: Yanında ben olacağım........Heyecanlandığında bana sarılırsın.....
Naz: Sen de her fırsatta........
Tarık: Eeeeeee fırsatlar az olunca değerlendirmek lazım.........
Birbirlerinne bakarlar gülümseyerek. Tarık kolunu bırakmadığı Naz’ı müştemilata doğru çeker..
Naz: Ne yapıyorsun ?
Tarık: Senin uykun kaçmamış mıydı?
Naz. Şey.....
Tarık: Uykusuzluğa bire bir ,bir şey var aklımda.....gel.....Ne o? Yüzün değişti....
Naz: Yoooo gören olursa......
Tarık: Gel....her kes uyuyor.....
Naz: Işığı niye açmıyorsun......
Tarık. Aydınlıkta büyüsü kaçar....
Naz tereddütle odanın içerisine ilerlemektedir......
Tarık: Güven bana.....çok hoşuna gidecek....
Naz hızlı bir hareketle kolunu Tarık tan kurtarır.
Naz: Yuh.......bunu senden beklemezdim.....Hepiniz aynısınız.......Bir iki güzel söz ondan sonra......
Tarık. Ne yani? Uykusu kaçan sensin.....sana televizyon açıp yatmayı düşünüyordum.....Sen ne anladın ki?
Naz susar.
Tarık: Gerçekten yuh.....Sence ben .......hem de burada.......her kes oradayken.....
Naz: Demek burada olmasak.....
Tarık: Neyse boş ver.....Sen gitmene bak.....ben seni arar uçak saatini söylerim.Babanla da Belgin hanım konuşsun önce....Sen bir şey deme......
Naz Tarık’ın bozulduğunu anlar ve müştemilattan çıkmadan yanağına bir öpücük kondurur.Tarık Naz’ın arkasından bakar ve yatağına uzanır......

7

Ertesi sabah saat sekizde Tarık bir sesle uyanır:
Naz: Ta taaaaaaaaaam. Nasıl?
Tarık uykudan koparılmanın verdiği sersemlikle gördüğü görüntüyü netleştirmeye çalışır.
Tarık: Naz? Ses seninde........Görüntüyü oturtamadım.
Naz bozulur.
Naz: Ne yani beğenmedin mi? Avrupai olmamış mı? ......Ben de senden ayrıldığımdan beri elimdeki moda dergilerini karıştırıp İtalyaya uygun bir şeyler hazırlamıştım.
Tarık: Hayır güzel de.......Ne desem seni böyle uçaktan iner inmez podyuma koyarlar.
Naz. Güzel olmuş yani.
Tarık. Güzel de abartmaya ne gerek var. Ben yanımda moda dergisi değil, benim bildiğim Naz ile gitmek istiyorum.
Naz: Ama kos koca İtalyaya gidiyoruz. Böyle İstanbul havası mı estirecem oralarda.
Tarık: İnan orada bu mevsimde kimse böyle kocaman hasır şapka takmaz. O gözlüklerde neredeyse tüm yüzünü kaplamış. Evet sarı bu sezon moda ama tenine uymamış. Ayrıca göbeğine taktığın o taş ....ne desem ııııııııy.....nasıl takarsın onu oraya.....insanın gözünü alıyor......Bak siyah tayt çok yakışmış....ona diyecek yok ama topuklu ayakkabıyı bilemeyeceğim.......Bluzunun dar olması da şahsen beni rahatsız etti.
Naz: Neden?
Tarık. Dar işte..gerisini sorma. İstersen Filiz ile konuş.O daha önce İtalyaya gelmişti......

Naz: Sen cidden beğenmedin!
Üstünü süzer ve dudağını bükerek eve doğru gider. Tarık gülümseyerek arkasından bakar.
Tarık: Aksine çok beğendim.....Seni bütün gün öyle seyredebilirim ama seninle öyle seyahat edemem.
Tarık�ın telefonu çalar. Cevap verir.
Tarık: Bay Vito? Size de günaydın. Demek öğleden sonra saat ikide uçak. Aynı arkadaş getirecek biletleri öyle değil mi? Neeee??!!!! Sofia ısrar mı ediyor......O da aynı uçakta mı......? Bu bizim bayanların hiç hoşuna gitmeyecek......Anladım.....Sofia ayrı oturacak......Ne yapalım......O zaman sizden bir ricam olacak.....Ben aileden birini yolluyorum, buradaki süre boyunca bana arkadaş gibi davranan biri...Ama göründüğü kadar tehlikesiz de değil....biletleri ona verin. Ben Sofia ile bir şekilde irtibata geçerim.......Adı mı......Sadri.....Evet Sade dan geliyor....O da biraz sadist ruhludur.......İyi günler.
Tarık banyoya girer ve elini yüzünü yıkar. Elinde havlu yüzünü kurulayarak banyodan çıkınca....
Tarık: Ayyyyy! Yeter ama Sadri ya.....Sen alışkanlığı da geçtin......Sana bir iş vereceğim...
Sadri: Uzun süreli olsun lütfen.
Tarık: Üzgünüm. Bir gün o da olur. Bir saatlik bir iş. Şu adrese git sana bir paket verecekler.Al bana getir.
Sadri: Tarık , doğru söyle....Uyuşturucu ticaretine mi başladın.....
Tarık: Sadriiiiii! Bak yiyeceksin kafana bir şey.....
Sadri: Tamam tamam. Ver adresi......
Tarık: Ama çabuk ol. Benim arabayı alabilirsin.
Sadri müştemilattan çıkarken.......
Sadri: Evde yeni bir kız gördüm. Ümit Filiz�in üstüne gül mü kokluyor ne?
Tarık: Moda dergisinden fırlamış gibi biri miydi?
Sadri: Hem de nasıl.
Tarık ( sinirli bir ses tonu ile): Oğlum sen de kızı okumuşsun hani. Ayşe�ye söylersem görürsün.
Sadri: Tarık bak gözünü seveyim yapma. Ne yapayım, biz alışmışız İstanbul tarzına.....Çıkıverince birden karşıma bakmadan edemedim.
Tarık: Olur da bir daha çıkar, o Nazdı.
Sadri: Şey....adres neredeydi? Hemen gidiyorummmmmm.
Tarık annesini arar.
Tarık: Anne, uçak saat ikide. Ona göre. Saat bir de orada buluşalım. Sen hava durumuna göre bir şeyler al yanına. Ama ne olur abartma.
Belgin: Aaaaaaa olur mu hiç. İtalyaya gidiyoruz. Modanın merkezlerinden biri Ona göre kıyafet alayım. Şöyle kocaman camlı güneş gözlükleri, Şapkalar......Ay çok heyecanlıyım Tarık. Sen öğrenciyken neden hiç gelmedim bilmiyorum.
Tarık: Anne, sen en iyisi Filizle konuş. O sana yardımcı olsun. Zaten oraya gezmeye gitmiyoruz.
Belgin. Tamam hayatım. Saat birde havaalanındayım. Bakalım beni tanıyabilecek misin?
Tarık( içses- Off şu kadınlar) Tamam annecim.
Belgin Hulusinin evde olup onu dinlediğinden haberdar değildir. Hulusi panik olmuştur.
Hulusi: Kime hayatım dedi Belgin şimdi, nereye gidiyor. Yoksa Belgin.......Hayır......olamazzzzzz Şu hizmetçi kızı takayım hemen 3000 YTL ikramiye ile peşine......
Belgin ise Hulusiden habersiz hazırlıklarına devam etmektedir. Hizmetçiyi çağırır.
Belgin: Kızım bak şu bavulumu kimse görmeden şoföre söyle arabaya yüklesin. Kimseye açıklama yapmak istemiyorum. Soran olursa Ankaraya teyzesine gitti birkaç günlüğüne dersin. Ben onları ararım sonra.
Hizmetçi: Gerçekten Ankaraya mı gidiyorsunuz ?
Belgin boş bulunur.
Belgin : Ay İtalyaya gidiyorum. Romaya. ....ay sana ne. Ankara dedim ya.....
Vahi ise Belgin hanımla konuştuktan sonra Tarık ile konuşmaya gider.
Vahi: Tarık oğlum, Belgin hanım aradı. İtalyada staj ayarlamış Naz�a.
Tarık: Biliyorum Vahi bey. Ona ben eşlik edeceğim gitarla.
Vahi: Dün gece olanlar bir türlü aklımdan çıkmıyor evladım. Bak Naz benim için paha biçilmez değerde, biliyorsun. Sen keza öyle. Kendi çocuğumdan ayırmam seni.
Tarık: Bilmez olur muyum. Siz de bir baba gibisiniz bana. Hiç merak etmeyin. Kendi gözümü sakındığım gibi sakınacağım onu. Belgin hanım da bizimle geliyor zaten. Emin ellerde Naz.
Vahi: Ya dün gece?
Tarık: Onlar hep Alfonso yüzünden yaşandı. İtalyada o konuya da nokta koyacağım. İçiniz rahat olsun.
Vahi: Sana güveniyorum Tarık. Haydi şimdiden iyi yolculuklar sana.
Tarık: Sağ olun.....
Sadri biletlerle vaktinde döndükten sonra Tarık ile Naz havaalanına yola çıkarlar. Naz sonunda üzerine çiçekli bir elbise giymiş ve üzerine de ince bir yağmurluk almıştır.
Tarık: Çok hoş olmuşsun.
Naz: Gerçekten mi?
Tarık: Gerçekten. Filiz ile konuştun sanırım.
Naz: Çok mu belli oluyor. İtalyanlar böyle rengarenk elbiseleri çok severlermiş. Çiçekli ve diz altı. Hiç de alışkın değilim uzun eteklere ama.....
Tarık: Çok güzel ve yerinde olmuş ama. Bahar kız olmuşsun.
Naz: Senin kıyafetten bu kadar anladığını ve ilgilendiğini bilmiyordum........Ya kadın gibi oldum ya......
Tarık gülümser ve yola devam eder.....
Tarık: Eveeeeeeeet. Havaalanına geldik. Ben arabayı şöyle gerilere bırakayım.
Birlikte giden yolcu bölümüne girerler. Tarık tedirgindir. Sofiayı arar gözleri. Birden Naz.....
Naz: Aaaaaaaaaaaaaaaaaaa?? Belgin teyze?
Belgin : Nazzzzz? Bu elbise?
Tarık: Tesadüfün böylesi. Aynı kumaştan dikilmiş sanki elbiseleriniz.
Belgin: Hayır, aynı elbiseyi giymişiz Tarık......Ay ikiz gibi böyle......ne bileyim.
Naz: Yok Belgin teyze.....İkiz sanmazlarda.....Takıntılı anne-kız sanabilirler. Beş beden farkla nasıl ikiz sansınlar değil mi Tarık?
Belgin: Tarık ne diyor bu kız.
Tarık: Tamam , tamam. Zamanımız az..idare edin. Ben ortanızda durayım, aynı olduğu belli olmaz. (içses). İyi ki de Filize tüyo verdim. Renkli Çiçekli elbise giysin diye. İkisine de aynısını söylemiş.
Bu arada önlerinden kocaman güneş gözlükleri ve başında geniş çaplı hasır şapkası ola, siyah tayt ve dar bodyli bir bayan geçer.
Tarık: ( İçses)Bu koku....bu Sofia....Allahtan kıyafetinden kim olduğu anlaşılmıyor......Sonunda aklını kullanmayı başarmış.....
Naz Tarık�ın kolunu cimdikler.....
Tarık: Uffffff ! Sen de annem gibisin.....Ne oldu şimdi.....
Naz: Kesseydin kızı.....
Tarık: Hangi kızı.....?
Naz: Tarık....!!!!!! Hafızana bir şey oldu galiba........Şu peşinden gözlerini ayıramadığın kız.....Kıyafetini gördün değil mi?........Belli podyum güzeli.......
Tarık: Sen daha güzelsin ama......Siz de Belgin hanım.
Belgin. Hıh.
Tarık: Siz işlemlerinizi yapın......Ben geliyorum......
Naz: Nereye ?
Tarık. Tuvalete.
Naz: Şey....pardon. Belgin teyze gel biz ilerleyelim.
Tarık tuvalet yönüne yürürken birden yön değiştirir. Bir yandan Naz ile Belgini takip ederken Sofianın yanına gider.
Tarık: Naz�a teşekkür borçluyum vallahi.....Sabah öyle giyinmeseydi Sofiayı şimdi kesin tanımıştı.
Sofia (İtalyanca): Alfonso? Buradasın. İstediğin gibi olmuş muyum?
Tarık: Perfekto Sofi. Ben uçakta yanına uğrarım. Sen sadece benim dediğimi yap. Yarın zenginsin.
Sofia: Tamam......
Tam o esnada.......
Bir ses: Öffffffff be kıza bak......Aman Allahım kim bu? Allahım bu ne zerafet.
Tarık birden yere kapaklanır ve kalabalığın arasına karışır. Meraklı gözlerin arasından duyduğu sesten uzaklaştıktan sonra ayağa kalkar.
Tarık: Babam! Onun ne işi var burada.....?

8

Hulusinin Sofia için olan şaşkınlığı ve Tarık’ın yerde sürünerek oradan uzaklaşması insanların ilgisini çekmiştir. Tabi Belgin ve Naz’ın da. Sofia da Hulusiyi daha iyi görebilmek için gözlüklerini çıkarmıştır.
Belgin: Hulusi!!!!!!
Naz: Sophia????!!!!!
Tarık: Hayır!!!
Hulusi: Hayır!!!!!
Hulusi o şekilde yakalanınca panik olmuş ve Belginden kaçabilmek için çıkışa yönelmeye çalışsa da uçak’a binmek isteyenlerin akımına kapılarak salondan dışarı sürüklenmiştir. Naz ise Belgin hanımı arkasında bırakıp Sofia ‘nın yanına gelmiştir. Tarık çaresiz Sofia ve Naz’ın yanına gelir.
Naz: Pes!
Tarık: Açıklayabilirim.
Naz : Neyi? Benim süper kreasyonumu Sofia’ya giydirerek beni bayır gülüne çevirdiğini mi , yoksa konser bahanesi ile beni kandırıp Sofia ile İtalyaya dönmek istemeni mi?
Tarık: Açıklayabilirim.
Naz: Gerek kalmadı . Ben zaten dün böyle olması gerektiğini biliyordum.Dün sabah olanları unut. Bir an duygularıma kapıldım.......
Tarık: Naz.......
Naz: Panikleme.Sana kırgın değilim......Siz yıllardır tanışıyorsunuz.....geçmişiniz var birlikte.....araya giren benim...
Tarık: Yeter ama .....Bu kadarını hak.....
Naz: Sus lütfen....Seni çok iyi anlıyorum.....Beni kırmadan halletmeye çalışıyordun belli......
Sofia (İtalyanca): Alfonso....Uçak kaçıyor....İkinci anons yapıldı....Sorun ne?
Tarık: Sofia......Boş ver uçağı şimdi......Bu durumu düzeltmek daha önemli.......İşler çok karıştı....Baş edemeyeceğim kadar çok hem de.
Sofia: Beni de böyle sevmiş olmanı dilerdim......Bana asla böyle bakmadın.....Ama artık önemi yok......Ben sadece payımı istiyorum.....Ödülü tehlikeye atmana izin veremem. Biliyorsun artık yalnız da değilim......
Tarık: Biliyorum.....Ama bu mesele daha önemli. Sana söz veriyorum İtalya ya gelemezsem bile sana o parayı bulacağım.
Sofia: Nasıl?
Tarık: Tanıdığım bir bankacı var.....
Naz. Bitti mi?........Bu kızın başkalarına saygısı da yok....Benim konuşmamı böldü.
Tarık: Naz....Anlıyorum seni....Hem üzgün , hem de kızgınsın.......
Naz: Yooooo.....Ne üzgün , ne de kızgınım......Aksine şu an çok mutluyum.
Tarık: Nasıl yani?
Naz: dedim ya , aldığım kararın ne kadar isabetli olduğunu anladım sizi burada böyle birlikte görünce.....Yalnız bir isteğim var..
Tarık: Ne dir?
Naz: Son bir gün. Seninle son bir gün geçirmek istiyorum.....Sofi ile de tabi.
Tarık: Ne son gününden bahsediyorsun sen Naz.....Uçak kalkmak üzere. Hala yetişebiliriz....Ben Alfonso ‘ yu gömerim, konserimizi veririz ve İtalya ya der eski hayatımıza döneriz.
Naz: O kadar basit değil işte. Bu gerçek asla değişmeyecek.....Sen hep Alfonso kalacaksın, ben de seni hem kariyerinden hem de Sofia dan ayıran kara kedi.
Tarık( içses): Kara kedisin evet ama çok sabit fikirli bir kara kedi.
Naz: Evet.....hadi gidiyoruz.......Yarın size öyle bir gün yaşatacağım ki......İstanbul’u tavaf etmeden göndermeyeceğim seni onunla.....
Tarık : Offffff .........Sofiia......( Sofia’ya Naz’ın niyetini İtalyanca anlatır)
Sofia: Ok. Zaten seni gördüğüm gün İstanbul’a yeni gelmiştim ve ondan sonrada bir türlü gezemedim. Paramı alayımda , gerisi önemli değil.....
Tarık: Belgin hanım nerede?
Naz: İşte orada.....Dışarıya, piste bakıyor......
Tarık: Biraz bekler misiniz ?
Tarık annesinin yanına gider.
Tarık: Anne, uçmuyoruz. Hadi gel.....
Belgin. Bak görüyor musun Tarık, bana yakalanmamak için uçağa bindi.
Tarık: Babam mı? Emin misin?
Belgin Tarık’a anlamlı anlamlı bakar.
Belgin: Neden binmedik uçak ‘a.....
Tarık: Uzun mesele.....Anlatırım sonra. Yalnız bu bize birkaç milyon Avro ya mal oldu gibi....
Belgin. Merak etme. Bu olanlardan sonra baban seve seve o paraları verir....
Birbirlerine bakarak gülerler ve çıkışa doğru ilerlerler. Hulusi ise İtalya yolculuğuna tek başına çıkmaktadır.
Ertesi gün Naz, Tarık ve Sofi tüm günü İstanbul ‘un en güzel yerlerini gezerek harcarlar. Naz her fırsatta Tarık ile Sofia’yı inceler. Ama Tarık’a da hep Sofia’yı över. İçi kan ağlasa da....
Akşam eve döndüklerinde......
Netice: Hoş geldiniz gençler. Nasıl geçti gününüz ?
Naz: Harika.....Alfonso İtalya ya muhteşem uğurlanıyor....
Tarık ses çıkarmaz.
Netice. Naz, sana bir süprizim var.......Gel oğlum ge de yeni patronunla tanış.
Mutfaktan uzun boylu, yakışıklı bir genç çıkar gelir.
Tarık: Netice hala, kim bu arkadaş?
Netice Kim olacak. Bu gün senin yerine işe aldığım yeni şoför.
Naz: Ne????
Netice: Baban çok direndi ama başaramadı.....Bu genci beş bin YTL maaşla işe aldım.....gözlerini görüyor musun Naz? Yem yeşil......