Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

39. Bölüm (11 Nisan Çarşamba)
Yalancı Yarim İtalya Yolcusu / Vatan TV Eki (11.04...
Bunları Biliyor muydunuz?
Başka Yerde Yok (06.04.07)
38. Bölüm (Videolar)
Replikler (38. Bölüm)
Replik ve Yorumlarla 38. Bölüm (Ebru Karaca)
38. Bölüm (4 Nisan)
39. Bölüm Senaryosu (flower98) --8. kısım eklendi--
Replik ve Yorumlarla 37. Bölüm (Ebru Karaca)
 

Replik ve Yorumlarla 39. Bölüm (Ebru Karaca)

Nisan 12, 2007

Aşağıdaki yazı Dizifilm.com forumu üyelerinden Ebru Karaca'ya aittir. Güzel yorumu ve paylaştığı replikler için kendisine teşekkürlerimle:




1
İtalya'nın yolları taştan..
(Devamını Sevim ablam getirsin artık )

Yine neşeliyim, çünkü bölümü yine beğendim..
Öncelikle, hafta boyunca konuşulan son sahnenin rüya olmadığını bilmek iyi geldi. Oh canıma deysin..

TARIK: Siz beni, şoför olayım diye mi şoförlükten kovdunuz?

Orada Tarık ve Naz'ın konuşmaları çok hoştu. Daha doğrusu Naz'ın bocalaması. Bir şeyler geveliyordu ama tam anlamıyla ne demek istedi, eminim kendi de bilmiyor. Çünkü aşk gözünü kör etmiş. BEN SENİ, BİR BAŞKASININ YANINDA OLASIN DİYE Mİ İŞTEN ÇIKARTTIM. MADEM TÜRKİYE'DE KALACAKSIN, BARİ DİZİMİN DİBİNDE DUR. diyeceğini, bir ton cümle tüketti. Hah ha..

TARIK: Avrupa Alfonso olmamı istiyor olabilir. Ama benim şoförü olmamı isteyen bir tane Japon var..
(İçses: Benim şoförü olmamı isteyen bir tane Naz var.. ) Bir de bu içsesler dışarı çıksa...

Tarık'ın ne yapıp yapıp gitmeye çalışması , Naz'ın da ne yapıp yapıp engellemeye çalışması güzeldi.

NAZ: Tarık, dur biraz!
TARIK: Üzgünüm. Duramam. Daha şapka alacağım.
NAZ: Şu şapka yüzünden seninle ne kadar kavga ettik. Hatırlamıyor musun?


2

Şu sıralar geçmişe yönelik hatırlamalar çok fazla oluyor. Ama bu beni rahatsız etmiyor. Özlediğim bölümler olduğu için işime geliyor. Ama sürekli sürekli aynı yerlerin hatırlanmasını da kastetmiyorum tabi.

NAZ: Ayrıca, seni ben daha dün azad ettim. Sen hangi ara iş aradın? Hadi aradın, hangi ara buldun? Hadi buldun, bir kaç saat içinde koskoca Japon Konsolosu, seni işe almayı nasıl kabul etti?

E hadi Tarık, sıkıysa ver cevabını

Zaten dizi boyunca hissettiğim tek şey, Naz'ın Tarık'ı kaybetme korkusuydu. Hem de deli gibi..
Bunu bertaraf etmek için çok değişik yollar kullanmış ve saçmalamış olabilir ama neticede Naz ne yaptıysa, aşkından yaptı.

Aşkından dolayı onları bir türlü yanlız bırakmadı. Onlara "siz çifte kumrular yanlız gidin" deyip, yerinde hop oturup hop kalktı. Sabaha kadar oyunlar oynadı, oynattı. Bir an olsun, gözünün önünden ayırmadı. GECE DE UYUMADI

NAZ: Hadi hadi itiraf et. Sen DE uyumadın dün gece.. Hah ha.. Ne güldüm..

Ama, ama.. şu cümleyi duyduğumda saçımı başımı yolasım geldi.

NAZ: Çünkü ben, çünkü ben senin dostunum Tarık!
Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ...........

Dur ya, ben ne diye kendimi yoluyorum? Naz'ın saçını başını yolayım..
Yine mi ya? Yine mi?


3

Bu Naz'ın geçmişe dönüşlerinden bana gına geldi artık.
Naz'ın beyni resmen bölünmüş durumda. Bir öyle, bir böyle. Bu da iyice sıktı artık hepimizi.
Ya rasida bir ara yazmıştı ya, bir hastalık vardı, adını unuttum. O iyice azmış Naz kızımızda.
Güya hayırsız evlat Tarık'dı. En azından onun, kafası yerinde. Sürekli mantığa zarar hareketler yapmıyor. O da bizim gibi, Naz'ın tuhaflıklarından muzdarip

TARIK
: Naz hanım, bana ARKADAŞIM demeseniz.. Kötü anılar canlanıyor gözümde.. Hah haa..

Neyse ama gelecek hafta İtalya'ya gidecek olmalarının şerefine affediyorum onu
Eee, ne de olsa o da arkasından CUP! İtalya'ya..

Ben bir Venedik isterim ne yalan söyleyeyim? Taze aşıklarımıza iyi gelir

Tabi kızlar Alfonso'nun peşini bırakırsa..

Kızlar demişken.. Ümit ne yaptı öyle ya?
Kızların resimlerini görünce Naz'ın gözlerini gördünüz mü? Fıldır fıldır.. Heh hee..

Gerçi açıkça söylemek gerekirse, Ümit'in "Bak Alfonso'yu nasıl bir hayatın içine atıyorsun?" dedikten sonra daha başka şeyler göstermesini beklerdim. Mesela bir kaza kasetini falan.. Hani, onu güvensiz ve her an kendini yaralayabileceği bir ortama gönderiyorsun hesabı.

Ama klasik erkek zihniyeti ile hemen kızlara yöneldi ilgisi..

Neyse..


4

Naz İstanbul turunda da biricik dostu ve onun kız arkadaşının yanındaydı

NAZ: İstikamet İtalya! Ama önce Ayasofya. Değil mi Sofia?

Ama ben şehir turunda yetersiz buldum. Sadece Sultanahmet'de iki dakika göstereceklerse, bunun adını İSTANBUL TURU koymalarına gerek yoktu. Daha doğrusu bu tur meselesinin nereden çıktığını ve gerekliliğini de anlamış değilim ya, neyse..

Amaç onları baş başa bırakmamakdı, bu da her yerde peşlerindeydi diyebilmek için bahane olsun
Yazık, Sofia bir an yanlız kalabileceklerini boş yere umud etti
Mafyanın, iyi yüzlü üyesi buna hiç izin verir mi? Iı ıh! Vermez

NAZ: Acaba misafirlerimizi yanlız bırakarak ayıp mı ediyoruz, dedim. Ümit de dedi ki, "gidip bir kızma birabeder falan oynayalım..
ÜMİT: Ben demedi....
NAZ: DIDIT! DIT! DIT!

Burada çok güldüm ya.. Tıpkı gerçek hayatta, annelerimizin bizi kaşlaa gözle, dıt dıtlarla uyarmaya çalışması.. Gerçekçi geldi bana. Hoşuma gitti.


5

Sabaha kadar oyun oynamaları, sonra da sabahın köründe uyuklamaları da çok hoştu. Yine, orada Naz'ı uyku sersemi alkışlamaları.. Hepsi hepsi komikti.

Tek akıllı Ümit çıktı tabi, aralannda

Onun da sabahın köründe kalkış nedeni belli

NAZ: Sen de geliyor musun Ümit?
TARIK: Yok. Ben srıf şu anı görmek için kalktım yataktan..

E neyi gördü ki?
Tarık'ın kıskançlıkları ile doluydu o an. Yoksa başka bir şey değil..

KEREM: Ümit bey çok methetti sizi. Yerinizi aratmamaya çalışacağım.
TARIK: O zaman, çok uğraşman gerekecek..

Yaa,.. böyle de göz korkutulur işte

Belki bazılarınız kızacak ama ben şoföre kızmadım. Son derece saygılı bir çocuk. Olması gerektiği gibiydi.. Tabi ki, en fazla iki bölüm kalsın derim ama onun haricinde "Niye bölüme girdi?" diyerek de kendimi sıkıntıya sokacak değilim.


6

Muhteşem dörtlü arabadayken yine bir kıskançlık buhranı sezdik hep beraber..
Tarık'ın koltuğunu Kerem'e bırakması, Naz'ın yanına, arkaya geçmesi çok güzeldi. Tabi Naz, öne geçerek her şeyi mahvetti, o başka

O bölümlerde Tarık'ın kıskançlıklarını izlemek çok hoştu. Barış sahiden de çok güzel rol yepmış. Öyle bir cevap veriyor ki, tiksiniyor adeta. sanki sahiden adamdan nefret ediyor.

NAZ:
... İtalya'ya gidince evlenirler artık.
KEREM: Ne güzel..
TARIK: Neresi güzel? (İşte o tiksintili ifade 1. Hah haa )

NAZ: Kerem fena değil ama. Değil mi Tarık?
TARIK
: Hangi açıdan? (İfade: 2)

Onların bu tip didişmeleri komik. Sürekli yinelenmeye başladı ama komik..

Neyse..
Akşam olup da Naz Tarıkları çağırmaya gittiğinde heyecanlandım. Bu sefer sahiden de yakalanacak sandım..

TARIK: YİYELİM BAKALIM, ŞU YENİ ŞOFÖRÜNÜZÜN MENFAATLERİNİ..


7

Sonunda Tarık'ı da evden kaçırdılar. Artık güvenebileceği kimse yok. En azından Tarık böyle düşünüyor. Bu çok kötü bir şey aslında. Yani bunu hissetmesi bile acı aslında. Naz açısından yani. Anlayana tabi..

NAZ:
Size bir şey itiraf edeceğim. Hayatımda en korktuğum iki şeyden biri, Tarık'ın yeniden ralliye başması.
BELGİN: Benim de. Diğeri ne peki?
NAZ: O da şu anda başıma geliyor galiba.

E deli kızım, bu kadar söyleyebiliyorsun madem... Oooof of!Ben sana ne deyim?
E be Belgin.. Sana da emi!

NAZ-BELGİN: (İçses) : Şu anda ne yapıyorlar acaba?

Ne yapacaklar? Sizin yaptığınızı!

...............


8

Gecenin tek yıldızı onlar değildi elbette..

Diğer oyuncularımızın incilerinden de bahsetmek lazım..

HULUSİ: Ya Hacer abla.. Hadi seninkini anladık. Kız senin yüzünden evde kaldı.......

(Yani Hulusi bu tabirleri biraz daha kullanırsa, o evin kapısına bile giremeyecek ya, neyse.. Ben çok güldüm.. )

O muhteşem ve çok çok ilginç olan operasyon ve adı yine güzeldi: OPERASYON ÇİFT BASTON: BÖLÜM 2.

Vaaooovvv...

Sonracığıma, Belgin'in sabah sabah Tarık'ı aramaları da güzeldi. Belgin'in ulaşma çabaları, Tarık'ın Naz'dan kurtulma çabaları ... güzeldi güzel..

BELGİN: Aaa, kıza bak! Resmen oğluma yapıştı. Ama ben onları CAAAARTT diye ayırmasını bilirim..

Sen öyle san cicim..

9

Yine Belgin'in karakoldaki şu sözünü söylemeden geçemeyeceğim:
"Ben o çocuğa 3 yaşında yüzme öğrettim. Biraz zorlasa, Yunan adalalarını pas geçer, direkt İtalya'ya.."

Sahiden de.. karakol demişken.. Şu Belgin, bazen çok lüzumsuz oluyor.. Durduk yere ne diye Tarık konusuna, saçma bir şekilde Hulusi'yi soktu ki? Sonra da ayıkla pirincin taşını.. AYIKLAMIŞ KADAR OLDU..

BELGİN: Hulusiciğim, sana bir içki getireyim mi?
HULUSİ: Sağol Belginciğim.. Getirmiş kadar oldun.. (Hihihi.. )

Netice halamız yine uçtu tabi

NETİCE: Kız dediğin kaç yaşında kurur, benden iyi mi bileceksin? Başında Hacer gibi birisi varsa, 18'inde kurursun, 20'nde de posan çıkar. Zaten okulda da böyleydi bu. Silgisini de kimseye vermezdi..

Bir de her lafın sonuna, eskiden de şöyleydin , şimdi de böylesinleri eklemiyor mu?

Şu kahvaltı masası muhabbeti de güzedi. Hani Netice, Ümit ve Naz arasındaki.


10

NETİCE: (Naz'a hitaben) Hadi yine iyisin, dün akşam seni Hulusi'nin oğluna verdim gitti..
NAZ: Öhöhöhöhöhöhöhö.. Allah yazdıysa bozsun!

Çok hoş ya.. Naz nasıl da inanarak söyledi. Çok komikti. Tabi Netice halanın son derece rahat bir tavırla, çok doğal bir şey söylüyormuş gibi konuşması da ayrı konu tabi

...
NETİCE: (Kapı çalınca) Keremse içeri al. Bir şey danışacağım.
ÜMİT: Şanzımanla ilgili mi?

ÜMİT: Sana dün geceyi şöyle özetleyeyim Naz. Özkullarla Tekelioğulları dün gene son derece yakınlaştı..

E yalan da değil hani

Yakınlaştılar mı? Yakınlaştılar..
Ha sarılma, ha yumruk.. İkisi de aynı

Tabi, sonrasında durumu düzeltmek epey zaman aldı. Gerçi tam düzeldi de denemez ya..



11

VAHİ: Hayat ne tuhaf, değil mi Hulusi? Bir hafta önce ikisini birbirine kırdırmak için uğraşıyoruz. Şimdi barıştırmak için..
HULUSİ: Bu da bir şey mi? Ben 6 ay önce eve girmemek için bahane arıyordum, şimdi girmek için..

Belgin'in sesi veee

VAHİ: Eğer o Belgin Hanımın sesi değilse, eve tabi zor girersin.. Hah hah ha..

Buradaki 6 konusundaki mantık hatasına kafa takmıyorum.. Ona kafa takacak olsam, Tarık'ın ayda 700 lira maaşla, iki yıl gibi kısa bir sürede onca Euro borcu babasına ödemesi meselesine de kafayı takmam gerekir. Ya da Sadri'nin, Tarık'a bir telefon etmesi yeterken, o ağaç dibinde geceyi geçirmesine.. Ya da eve gelen polislerin İsim Soyisim söylemeleri gerekirken, sadece Tarık Bey demeleri.. O yüzden sustum..

Neyse,

Yine güzel şeylerden bahsetmek istiyorum.
Mesela,

Sadri'nin otobüs durağında Ayşe ile yaptığı telefon konuşması..
Çok güzeldi. Harikaydı. Bayıldım bayıldım!


12

Eski Türk filmlerinden repliklerle bezenmiş harika bir konuşmaydı.
Şu arkası uzun siyah koltukta söylenen sözü (Bir zamanlar tanıdığın fakir ama gururlu bir genç vardı kısmı ) söyleyip, koltukta döndüğü kısımda duraktaki insanlara döndü ya.. Çok güldüm yaa.. Sonrasında da alkışlar, çığlıklar falan..

Çok tuttum..

Eee, bu vesile ile Hulusi Paşa komutasında 2. Ayşe seferine çıkabilecek artık..

Dedim ya, çok zevkli ve güzel bir bölümdü. Yine maç dolayısıyla kısa sürdü ama ben en azından izleyebildiğimize şükrediyorum

Hepinizi seviyorum..
İyi geceler..

Aaaa NOT: Dün Filiz çok ama çok güzel göründü gözüme.. Belirtmek istedim. Çünkü bir başka güzeldi. Makyajı, saçı falan..

Tamam..
Bu sefer kesin veda..

İyi geceler..