Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

33. Bölüm (Videolar)
Replik ve Yorumlarla 33. Bölüm (Ebru Karaca)
Barış Akarsu Röp. / Hey Girl Dergisi (Mart 2007)
Replikler (33. Bölüm)
33. Bölüm
Barış Akarsu Röp. / In Style Dergisi (Mart 2007)
32. Bölüm (Videolar)
Bir Dağ Evi Triolojisi (flower98)
33. Bölüm Senaryosu (flower98)
Replikler (32. Bölüm)
 

Replik ve Yorumlarla 34. Bölüm (Ebru Karaca)

Mart 09, 2007

Aşağıdaki yazı Dizifilm.com forumu üyelerinden Ebru Karaca'ya aittir. Güzel yorumu ve paylaştığı replikler için kendisine teşekkürlerimle:




1
Merhabalar;

Keşke, yine HARİKA BİR BÖLÜMDÜ diyerek başlayabilseydim sözlerime. Yanlış anlamayın, kötü bir bölümdü demiyorum. Ama geçen haftaya göre nasıl da sönük kaldı her şey.

Ben bu senaristleri anlamakta güçlük çekiyorum. Bir bölümde bize tavan yaptırıyorlar, diğer bölümde her şey durağan.. Bu dizinin durağan hali bile, diğer dizilere kaç basar, o ayrı. Ama işte, bir kaç kere tavan yapınca, bünye alışıyor tabi. Hep havalarda olmak istiyorsun.

O yüzden, yine güzel bir bölümdü diyerek başlamak istiyorum. Çünkü güzeldi.

Hele başlangıcı çok hoştu. Şu yangın ve kaçış..
Tarık ne güzel kurtardı Naz'ını..

TARIK: Naz! Naz! Naz, yalvarırım konuş!
NAZ: Öhö öhö.. Ne sakar şeysin sen! Kırk yılda bir, bi iyi şey yapmaya kalktın,... çevirme kafanı! Çevirme! Bana bak!
TARIK: Naz, yalvarırım sus!
NAZ: Bak işte! İki dakika önce "yalvarırım konuş", iki dakika sonra "yalvarırım sus" ! Tutarsızsın işte! Tutarsız!


Arabadaki didişmeleri güzeldi. İyi güldüm. Bayıldım bayıldım. Ama sonra işi çok uzattılar tabi. Yani dizinin ilerleyen bölümlerinde. Ama şimdilik, hala komik yerlerdeyiz


2

NAZ: Yoook de, deee düşüp bayılayım şurada!
TARIK: İyi olur. Kafamı dinlerim biraz!

Hahaa..
Naz yine Tarık'ı çıldırttı. Tıpkı eskisi gibi

Hele şu söze bayıldım

TARIK: Kusura bakma Naz! Ev yanarken ya cep telefonunu kurtaracaktım, ya seni kurtaracaktım. Yaptım bir hata!

Aslında düşündüğünde, bazı yerlerde müthiş replikler vardı. Keşke hepsini hatırlayabilsek tabi de..

NAZ: Of! Şu halime bak. Arabada benzin yok, telefonumda şarj yok, sende telefon yok, asıl bende kafa yok..

Güzel sözler vardı yani.
Bir de şu DAĞ BAŞINDA--DAĞ DEĞİL, GÖL KENARI muhabbeti de güzeldi.

TARIK: Benzinlik mi vardı da, dağ başında?
NAZ: Dağ değil, göl kenarı.
TARIK: Benden aldığını bana satma!
NAZ: Al aman! Lafın senin olsun!

Yahu, nereden bulunur bu sözler?
Dinlerken, bir yandan gül, bir yandan yeni cümleleri kaçırmamaya çalış..
İnsan bir hal oluyor..


3

NAZ: Cep telefonun daha değerliydi demek?
TARIK: En azından kapama düğmesi var. Basınca susuyo!


Naz'ın konuşmuyorum anlamındaki hareketleri çok tatlıydı. Sevimli hatun.. ne olacak?

Arabanın duruşu ve bizimkilerin itmeleri çok hoştu. Hele Naz'ın araba kullanırken Tarık'ın itmesi ve arabanın uçmasının ardından Tarık'ın koşmasına çok güldüm.

Benzinliğe girerken de çok komiklerdi..

NAZ: Benzin yok deme!
BENZİNCİ: 98 oktan vereyim mi?
NAZ: 98, 108, 208, 308.. fark etmez! Benzin olsun da!

...
TARIK: Gördüğün üzere, benim için paradan da değerlisin.
NAZ: 40-50 milyon paran vardır senin. Olsaydı bi kaç milyar, beni kalkan yapardın cüzdanına, aman bir şey olmasın diye
.

Hih hii.. FULLLEYİN DOSTLAR!


4

Buradaki didişmeleri hoşuma gitti. Çünkü insan eski günleri özlüyor. Ama her şey bu kadar güzelken zaten, öyle bir öpücükten sonra olmuyor be arkadaşlar. Böyle izlemek başka da, öyle bir öpücükten sonra olmaz. Cık cık..

TARIK: Amacım seninle ateşli bir gece geçirmekti.
NAZ: Neee? ?

Hak ettin Naz! Hak ettin!

Ya Belgin'in rüyalarına ne demeli?
İkisi de çok güzeldi. Birincisi çok hoş, ikincisi de komik..
Ama ikisi de güzel..

Arabadaki rüya konusunda Bengi abla haklı çıktı. Tabi keşke gerçek olsaydı ama, nerdeee... ? ?

Orada Naz'ın bakışlarına dikkat ettiniz mi?
Acaba onu o yüz ifadesiyle, rüya olmayan bir ortamda ne zaman göreceğiz?

FİLİZ: Ne oldu anne?
BELGİN: Olan oldu Filiz!


Hah hah haa.. Olan oldu.. İyiymiş..

İkinci rüya ise pek bir cafcaflıydı.. Zaten, "ben rüyayım" diye bağırıyordu..
Tarık'ın Naz'a sarılırken kameraya (pardon annesine ) bakışı ne güzeldi..

TARIK: Duydun mu anne? Herkesten dedim. Hih hii...


5

Belgin'in Tarık'a ulaşamayınca Naz'ı araması ne güzeldi. Çok güldüm

...
NAZ: Ben uyanınca arayayım mı sizi?
BELGİN: Hayır!
NAZ: İyi tamam. Aramam.


TIK! Haha..

Bu Belgin hanım, oğluşunu kıskanma işini abarttı biraz. Sizce de öyle mi?

BELGİN: Nasıl, bu Burak denen çocuk iyi mi, hoş mu?
LEYLA: İyi iyi..
BELGİN: Onu anladım. Hoş mu? Yani yakışıklı mı?
LEYLA: Yakışıklı. Yani bi sahne karizması var.
BELGİN: Peki, sahneden inince?
LEYLA: O zaman da var..

İlahi Belgin, sen beni güldürdün. Allah da seni güldürsün.

O kadar, YAKIŞIKLI, KARİZMATIK, HOŞ, dediler dediler. Barış'ın adı geçmese olmazdı değil mi?
Akademiden, yarışmadan ve Barış'tan nasıl da bahsettiler ama..


6

Bu arada bu Burak denen çocuğu hiç görmemişim. Hatta onun şarkıcı olduğunu bile anlamadım. Yaşlanıyorum galiba Ama dizinin sonunda söylediği şarkıyı hatırladım. O zaman internetten baktım. Alın size küçük bir resim.

http://img75.imageshack.us/img75/6909/burakcdbp4.jpg

Bu hali daha hoşmuş.. Dedikleri tipe daha çok uyuyordu bence.


Naz Burak'ı görünce nasıl da mayıştı ama?
Fotoğraf çeken kızlara ve kendini dışlamalarına bozulmasına çok güldüm. Asıl, Tarık'ın Naz'ın Burak'tan bahsettikten sonra bankadan fırlamasına daha çok güldüm. Koptum resmen. Hızlı Gonzales'im benim

FİLİZ: Abi! İmza at!
TARIK: Gördün imzamı. Yerime atıver!


Kafeye öyle dalışı, hesapsız -kitapsız masaya oturuşu..

BURAK: Yanlış alarm arkadaşım!
TARIK: Yo yo.. doğru alarm!


Baştaki didişmeleri gibi, kafedeki didişmeleri de çok güzeldi. Naz'ın kapısını inadına açmayışı falan.. Replikleri biri eklerse pek memnun olacağım

Ne oldu da, bunlar bir günde bu hale geldi arkadaşlar?


7

TARIK: O zaman espiri anlayışlarımız farklı. Siz, laf sokuyorsunuz, ben kapı açmıyorum.

Ayrıca şu kıskançlık muhabbetine bayıldım. Bir an geçen bölümün romantizmini yakaladılar sandım. Ama maalesef..

TARIK: "Evet kıskanıyorum, hem de deliler gibi kıskanıyorum!" desem, ne geçecek eline?
NAZ: Dedin.
TARIK: Dedim mi? Dersem dedim..


Bence dizinin en romantik yeri bu andı. Gerçekten..

Ama aynı yerin devamı olan şu sahneler de en komik yerlerinden biri.

TARIK: ... dudaklarımı uzatıyorum böyle.. (dudaklarını büzüşü ne güzeldi, canım ya ) . Kimin dudağına denk gelirse.. Çiçek de öyle. Alıyorum öyle demek demet. Fırlatıyorum havaya. Kimin kafasına denk gelirse..



TARIK: Naz..
NAZ: Hanım.. Hanım diyeceksin.
...
TARIK: Sanaydı. Hepsi sanaydı. Şarkılar, çiçekler, hepsi sanaydı.
...
NAZ: Sizeydi. Sanaydı dedin. Sizeydi.

Yani, uzun süredir söylediğimin farkındayım ama BUNLAR BİR GÜNDE NASIL BU HALE GELDİ? İnanamıyorum yani. Yuh yani!

O öpücükten sonra.. Cık cık.. Olmaz yahu..
Yani, o öpücüğün doğasına aykırı bu yeni davranış modelleri.

Neyse, hayırlısı.
Senaristlerin en kısa zamanda doğru yolu bulacağına inanıyorum. Hem belki de yine bir geçiş bölümüydü bu. Ve muhteşem bir bölüme gebe..


8

Eeee,
Yine diğerlerini unuttuk galiba?
Onlardan da bahsedeyim biraz

Belgin ve Hulusi çok hoştu bu gün. Hulusi nasıl da burnundan getirdi Belgin'in. Ama tüm o burnundan getirmelerde fark edilebilecek bir şey vardı.

Hulusi Belgin'i ne çok seviyormuş. Onunla nasıl da ilgilendi. Yemekler yaptı, portakallar sıktı, başından ayrılmadı.

Hani Belgin demişti ya, tıpkı biz gibiler diye.
Biz de Tarık ve Naz'ın geleceğini görüyoruz Belgin ve Hulusi'de. Düşünsenize, hayal etsenize , Naz rahatsızlanmış. Tarık baş ucunda dört dönüyor. Ne tatlı

Tarık da mutfakta, üstünde önlükle salatalık soyuyor.

Hulusi'nin o halleri çok hoştu.

HULUSİ: Belgin'in evden kaçtığı günü hatırladım. Daha dün gibi aklımda.
HACER: E dündü zaten.
HULUSİ: Ben ne dedim?



HULUSİ: Oğluşun yok ama Huluşun var

Bu Hacer ve Hulusi ikilisini sevdim Hehe.. Varsın Belginle Hacer düşünsün.

HULUSİ: .... o zaman konjöktür farklıydı..
HACER: Sensin o!


9

Vahi, Berrak ve Ümit'in şu konuşmasını da sevdim.

ÜMİT:Kaç kaç?
BERRAK: 12-8.
ÜMİT: Kim yeniyor?


VAHİ: Belki de ablanın tansiyonu şu an 0-0 berabere..

Berrak kızımız da gelmiş, hayırlı uğurlu olsun. Demek ki ayrılmamış. E hadi hayırlısı..

Bu arada Vahi Evi boyamışlar. Eski rengine çok alıştığımdan mıdır, ya da eskisi oldukça koyuydu, bu da bir o kadar açık renk olduğundan mıdır, bir tuhaf geldi. Eskisi daha iyiydi duygusuna kapıldım. Ama zamanla alışırım

İşte böyle arkadaşlar.
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Hepimize hayırlı uğurlu olsun.

Ya bu arada, fark ettiniz mi Tarık ne kadar da Barış Akarsu'ya benziyor?
Bir de İtalyan rallici Alfonso'ya..
Bir de Karayip Korsanı Jack Sparow'a..


Hepinizi öpüyorum