Ana Sayfa | Yardim/SSS | RSS Feed | Iletisim

Önceki Başlıklar

43. Bölüm Senaryosu (flower98) --10. kısım eklendi--
29 Nisan Tarihli Uğur Kedi Mesajı
Merve Sevi Röp. / Vatan Gazetesi (28.04.07)
Barış Akarsu 26 Nisan Balans Konseri
42. Bölüm Senaryosu (flower98) --9. kısım eklendi--
41. Bölüm (Videolar)
Replik ve Yorumlarla 41. Bölüm (Ebru Karaca)
Replikler (41. Bölüm)
Yalancı Yarim Yazın da Devam Edecek / Vatan TV (26...
41. Bölüm
 

Replik ve Yorumlarla 42. Bölüm (Ebru Karaca)

Mayıs 03, 2007

Aşağıdaki yazı Dizifilm.com forumu üyelerinden Ebru Karaca'ya aittir. Güzel yorumu ve paylaştığı replikler için kendisine teşekkürlerimle:




1

Herkese merhaba..

Diziyi bu zamana kadar kaçırmamacasına izledim ama aranıza (dizifilm.com) 25. bölümde katıldım sanıyorum. Yorumlarla falan tam olarak yani..

Bunca zaman yorum yaptım ama bölüm yorumlarında olumsuz şey yazdığıma çok tanık olmamışsınızdır. Çünkü; kolay kolay kötü şey yazmam.

Yine yazmayacağım. Çünkü; kötü bir bölüm değildi. Zevkliydi ama YENİ DEĞİLDİ. 9 ay öncesine dönecek dedi ya uğur kedi, sahiden tam da öyle oldu. Bu hoş olabilir gibi gelmişti bana. Hatta, özet geldiğinde insanlar bu konuyu eleştirdiğinde, "belki düşündüğümüz gibi olumsuz olmaz. Hemen karar vermeyelim, önce izleyelim" demiştim.

Kendi adıma söyleyeyim arkadaşlar. Ben bu geri dönüşü çok sevmedim. Evet, çok güldüm ama dizinin gidişatı açısından düşündüğümde hiç de iyi bir gelişme olarak görmedim.

Dışardan biri bizi rahatlıkla "Diziyi uzatmak adına saçmalamaya başladılar!" diye eleştirebilir. Haksız da sayılmaz. Biz de zamanında çok eleştirdik bu tip şeyleri çünkü.

Şimdi böyle bir başlangıç yaptığım için sakın diziyi sevmediğimi sanmayın. Aksine..
Ama şu an bize batmayan şeyler, gelecek hafta daha olumsuz tepki olarak dönebilir diye korkuyorum. İnşallah senaristlerimiz onun da çaresine bakmışlardır ve gelecek hafta bizi yine şaşırtırlar

Şimdiden sıkıldığım ve gelecek hafta görmeye tahammül edemeyeceğim şeyler de var elbette. Öncelikle şu ZİL ve sonra da şu ŞAPKA KONUSU.

O zili gördükçe ve şapka konusu her açıldıkça, onları alıp Naz'ın kafasına kafasına çalasım geldi. Ya da Tarık şimdi şu zili alsın kızın elinden, fırlatsın uzağa.. gibi hayaller havada uçuştu Güldüğüme bakmayın. Sahiden, bir süre zil sesi duymak istemiyorum. O kadar yani.!


2

Bir anlamadığım nokta da şu: Naz, o kadar "Yok sen Alfonso'sun, ben sana emir veremem. Haddim değil. Sen buralara layık değilsin" falan, bir araba laf etti. Eee? Şimdi bu yaptığı nedir? Nedir bu kadar aşağılamalar? Şapkalar, üniformalar, ziller?

Başa dönmek bu değil. Ya da benim anladığım tarzda bu değil demeliyim. Çünkü uğur kedi ilk yazdığnda ben böyle algılamadım. Başa dönmek demek, RESMİ OLMAK demektir. Saçmalamak ve tuhaf tuhaf kurallar getirmek değil. 9 ay önce zil mi vardı?

Ya da, daha önce Tarık'ın üniforma giymesini istemesini düşündükçe nasıl da üzülüyordu. İnsanlığa sığdıramıyor, şımarıklığına veriyordu. Şimdi ne oldu? İnsanlık öldü mü?

Neyse, bu kadar eleştiri yeter.
Aslında bunları yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm. Sonra Şahin ve Murat geldi aklıma. Aslında bu diziyi ne kadar sevdiklerini hepimiz biliyoruz. Ama yeri geldiğinde diziyi en ağır eleştirenler de onlar oldu. Bunu tamamen dizimizin iyiliği için dile getirirlerdi. Bu sebeple, ben de bu yazdıklarımı belki senaristlerin okuması kısmet olur umuduyla, OLUMLU ELEŞTİRİLER sınıfına sokmak istiyorum. Her şey dizimiz için. (Slogan gibi oldu. )

Slogan demişken (1 Mayıs) , Filiz ablacığım, daha önce kutladım ama bir de buradan yinelesem zararı olmaz. DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN. HEPİ BÖRT DEYYYY...



3

Neyse, yine uzadı.
Şimdi dizimizin güzelliklerine geçelim

Öncelikle, dizi boyunca yemek yenilen, gezilen, ne bileyim bize manzara namına gösterilen ne varsa hepsi çok güzeldi. Bayıldım. Arkadaşlar, 28 Nisan buluşmanız geldi aklıma. Resimlerinizi gördüm de, manzaranız öyle güzeldi ki.. Dizidekileri aratmıyordu yani

Yaz geldi, kuşlar cıvıl cıvıl. Işık, güneş, aşk.. Evet ya... Bu dizi tam YAZ DİZİSİ. Bir yaz gecesi aşık olmuştum bu diziye.. O yüzden yazları bir başka..

Naz'ın Belgin hanımla konuşması, Tarık'ın yeniden Naz'ın şoförü olması ve Kerem'in Japon Büyükelçiliğine gitmesi gayet hoştu. Kerem iyi çocuktu ama kurtulduğumuza sevindim. (Heh he.. Kötüyüm ben kötüyüm, kötüyüm.. Herkesi hasta ederim... )

NAZ: Ben her şeyin farkındayım aslında. Belli etmiyorum.
BELGİN: Belli, belli..

Aynen yani Naz! Senin de gözünden hiç bir şey kaçmıyor

Neyse, neticede Tarık yine Naz'ın şoförü. Gerçi karşılaşmaları dizimin adı gibi, kendini de eski Türk filmlerine götürdü ya..

Orada en hoşuma giden yer, Tarık'ın 155'i arayıp da, kendini polise ihbar ettiği hayaldi. Çok güzeldi. Hatta, keşke öyle yapsaydı bile dedim yani Naz Özkul'un çiğ hali ile uğraşmak kolay mı?


4

Ümit bu gün pek bir sevimli göründü gözüme . Özellikle masadaki şu "30-40 yıl önce mi?" muhabbeti çok hoşuma gitti. En çok da, Netice halanın, Ümit'in bu sözü yüzünden de onu cezalandıracağını öğrenince, Vahi bey, Ümit ağzını açtığında Netice haladan önce davranıp onu dürtdüğünde çok güldüm.

ÜMİT: 30-40 ... GÜN ÖNCE! Hah haa...

NETİCE: Eskiden burası ne güzeldi..
ÜMİT: 30-40 yıl öncesi mi?
NETİCE: Ne 30-40'ı be? 2 gün öncesi. O zamanlar burası böyle kurak değildi. Yemyeşildi. Senin yerinde (Vahi beye hitaben) Karayıp Korsanım Tarık, şunun yerinde (Ümit'e hitaben) Şoför Kerem'im vardı. Ama şimdi? İşte ÇARPIK YAPILAŞMA dedikleri bu!

Hah ha.. İlahi Netice hala. Sen ömürsün..

Geçen haftadan sonra belki araları biraz düzelmiştir diye düşünüyorduk ama bu hafta her şeyin tıpkı eskisi gibi olduğunu gördük, Netice hala ve Naz arasında

NETİCE: Gözlük muhteşem. Gözlerin babana benziyor ya seni, onları iyi kapatmış..

NAZ: Sürpriz dışarda bekliyor..
NETİCE: Kim bekliyor, kim?
ÜMİT: Valla, Naz'ın kıyafetine bakacak olursak, ya Ediz Hun ya da Göksel Arsoy..



Netice hala pek sevindi. Canııımm..
Maaş konusu hariç, ben de sevindim. Şu Kerem denen çocuğa 3 milyarlar havada uçuştu, Tarık söz konusu olunca "Aynı tas, aynı Hamam" . Haksızlık bu. Yahu 700 lirayla ev geçindiği nerede görülmüş? Üzülüyorum Tarık'a..

NAZ: Tarık yine şoförüm olacak, eskisi gibi. Ama çoook eskisi gibi. 9 ay öncesi gibi.
VAHİ: Çok sevindim. Hiç bir şey anlamadım ama çok sevindim.


5

Nedim Saban güzel bir giriş yaptı. Gerçi kısacık bir göründü ama gelecek bölümlerde daha sevimli bir halde karşımıza çıkacağından eminim.

Yazık, olan Sadri'ye oldu
Sadri demişken..
Sadri'nin "Hangisi? Hangisi?" diye yakarışları çok hoştu. Yazık ya, acıdım çocuğa..

Ayrıca Hulusi'nin hayal gücü de bayağı iyiymiş hani..

HULUSİ: Ben Hacer abla, Belgin, Filiz gibi, en yakın arkadaşımın oğlunu, bir kaç parça tatlıya - tuzluya satmam! .............. Şimdilik!

Üçkağıtçııııııııııııı....

SADRİ: Valla ben hatırlamıyorum Hulusi amca. (Sarhoşken düşmesine hitaben)
HULUSİ: Valla, biz de unutmak istiyoruz Sadri..

Hah ha..

HULUSİ: İçtin içtin (artık bu sözü duyduğumda gülmeye başlıyorum ), salonun ortasında düştün, sızdın! 3 yıl yıkasan çitilesen, o leke çıkmaz!

Ne adamsın yahu Hulusi!
Hulusi'nin Sadri'yi etkileme yolları yine harikaydı yani. Bu adamda iş var.
Şu taksit taksit Tarık'ı satış konusu da süperdi yani.



6

SADRİ: Sana bir isim söyleyeceğim Hulusi amca ama soru sormak yok.
HULUSİ: Aferin Sadri.
SADRİ: Naz Özkul
HULUSİ: Bizim Vahi'nin kızı?
SADRİ: Evet. Ama Vahi amca bilmiyor.
HULUSİ: Nasıl bilmiyor?
SADRİ: (Ağlamaklı bir sesle) Hani soru sormayacaktın?

Bölümde Sadri'nin bir de şu sözü hoşuma gitti:

TARIK: Ne oldu, neyin var?
SADRİ: 7 dakikam var.

Sadri'nin, Tarık'ı sattıktan sonra en azından arayıp haber vermesine sevindim. Bir ara haber vermeyecek sandım, için için Sadri'ye kızmıştım

SADRİ: Ya Tarık! Ben çok kötü bir şey yaptım!
TARIK: Dur, tahmin edeyim! Ayşe için beni sattın! (Hah haa.. Burada çok güldüm ya )
SADRİ: Ama ilk taksidini!

Bu taksit olayı daha çoooook önümüze gelecek.

Yine, Sadri'nin bölüm sonuna doğru, elinde pasta kutularıyla eve gelişini de beğendim.

SADRİ: Evet, belki 21 tane fırınım yok ama mangal gibi yüreğim var! (Elini böğrüne vurunca, unlar havada uçuşunca, onları eliyle silkelemeye çalışması komikti )


7

Netice hala, TARIK TEKELİOĞLU'nu merak etti. Sonunda!
Galiba, bizim Tarık'ın kimliğini ilk öğreneceklerden biri belli oldu Haydi hayırlısı..

Netice hala ÜMİT-FİLİZ'den bahsederken, Hulusi nasıl da TARIK-NAZ sandı ama? Çok hoştu. Hem fark ettiniz mi? Hulusi hiç de olumsuz bir tepki vermedi. Hatta hiç tepki vermedi. Yani Belgin gibi bu olaya olumsuz bakma gibi bir şey söz konusu değildi. Bu hoşuma gitti.

Hatırlarsanız ilk bölümlerde, Hulusi Naz ile ilk tanıştığnda, "benim olan hayta olmasa, seni ona alırdım" gibi laflar da etmişti. Eee, biricik ruh ikizinin kızı..

Ne bileyim işte, Hulusi'nin bu kadar ılımlı bakması hoşuma gitti işte

Naz'ın yukarıda çello çalarken yanında Tarık'ın da olduğunu düşünüyordu ama aynı zamanda mutlu oluyordu. (Bu mutluluk Tarık'ı bulmuş olmasından da olabilir tabi de.. )

Bu arada, Naz'ın çelloda çaldığı ezgi çok hoş. Ama artık sürekli sürekli aynı ezgi.. Sıkıldım. Burakla da gece gündüz bunu çalmışlardı. Yok mu başka parça yahu? Artık onları çalsın..


8

Neyse..
Hulusi'nin "Mutlu Aile Tablosu" hikayesi komikti. Tam Hulusi'lik. Yalancı işte, anında ne güzel uyduruyor. Tarık'ın kime çektiği belli oldu

HULUSİ: Sen,ben, Netice haal, Ümit, Naz, Naz'ın yanındaki arkadaşı.. (ağzında ezik ezik söyleşine bittim )

Tabi tüm bunların üstüne Belgin hanımın gelişi iyi oldu. Vahi beyin bir "Belgin hanım!" diye bağırışı var, sanki eve değil de, öteki mahallelere de duyuru yapıyor Yazık ya, bu adamın kalbine indirecekler bir gün..

Belgin hanımın gelişiyle Hulusi müştemilata kaçtı. O zaman "Hay Allah!" demiştim ama aslında iyi oldu. Sadece, Hulusi'nin oğlunu özlediğine dair Tarıkla yaptığı duygusal konuşma için bile değerdi

Zırrrr...
HULUSİ: Yaaaa, ne var? Ağız tadıyla bir duygulanamıyoruz!

Canım ya..


9

Sonra Belgin hanımın gelişi ve Hulusi'nin banyoya kaçışlarını falan geçiyorum. Onlar zaten güzeldi. Eve gelince Hulusi'nin, yeni bir şey keşfetmiş gibi Belginle konuşmaları yok mu, çok güzeldi.

HULUSİ: Belgin bir şey öğrendim.
BELGİN: Neymiş o?
HULUSİ: Bizim Tarıkla Naz..
BELGİN: Bizim Tarıkla Naz, ne?
HULUSİ: İşte o kadar!

Hah ha.. Aman! Çok şey öğrenmişin..
Cümlenin sonu da yok. "Bizim Tarıkla Naz.. "
Ama burada ikinci kez, Hulusi'nin hiç bir olumsuz tepki vermediğine dikkat çekerim.
Belgin olsaydı onun yerinde, ohhoooo...
Ya bu kadın milleti bazen sahiden uyuz olabiliyor..

Tüm bunlardan sonra Belgin'in Hulusi üzerinde yeni çalışmalara başlaması ve Hulusi'nin de her şeyi kendinin başardığını sanmasına ne demeli?
Bu Belgin'den de korkulur hani..

BELGİN: Oysa bizim aşkımız, Tarık ötesi bir aşkı!

BELGİN: Hem, söylesene! Biz evlenirken Tarık mı vardı? (Hah haa.. Yuh! Bi de olsaydı! )

Yalan söyleme konusunda Tarık annesine de çekmiş olabilir pek ala..


10

Annesi mi, babası mı?
Her ikisi de aratmıyor yani, ne bileyim..

HULUSİ: Türk İş adamlarını bir çatı altında toplamak için o Türk gecesini düzenledim ben.
HACER: Tabi tabi. Başka çatı kalmadı, Roma'nın en popüler diskosunun çatısından başka!



Naz'ın akşam Tarık'ı arayıp da, Sofia Mofia, İtalya, aşk, vatan gevelemelerine kızdım. Oh ne güzel! Sen çocuğa, "9 ay öncesine döndük" de, ondan sonra dayanamadığın noktada ara, konuş. Ne ala.. Tarık arasa, "Bu ne laubalilik?" der, üstüne bir de azarlarsın..

Hayır yani, üstüne bir de istediği cevabı aldı.. Sanki hak etmiş gibi...

TARIK: Benim vatanım burası.
NAZ: Aaa, ne dedim ben? İnsanın vatanı sevdiğinin yanıdır..
TARIK: Benim vatanım burası!
NAZ:


11

Tarık'ın Naz'ı okula bıraktığı yerde, şu yeni çocukla Naz'ın çarpışması ve Tarık'ın çocuğa yiyecekmiş gibi bakışı çok komikti.

Ama orada Naz'ın günahını almamak lazım. Onda çocuğa karşı hiç bir tepki yoktu. Hatta Tarık'ı kıskandırmak için yakın davranış falan... hiç bir şey. Hatta ona çarpmasının nedeni bile Tarıktı.. Ona bakarken oldu her şey.. KÜÜÜTT.. Olay, çocuğun Naz'ı beğenmesi durumu..

Sonra kafedeki karşılaşma da tamamen tesadüf bana kalırsa..
Tarık'ın neden birden peşinden o kadar koşturduğunu anlamadım. Hayır yani, gidip itiş-kakışa falan girişirse, Tarık'a hiç yakıştıramam yani. O bakımdan..

Neyse..
Demek ki neymiş?
Tarık da anlamsız, ona yakışmayan işler yapabilirmiş..
Ama henüz hiç bir şey belli değil. Yapmayabilir de..
Umudumuz bitmedi

Bu, "demek ki neymiş?" ler kısmında Naz'ın saçını başını yolmak istedim.
Şaka değil.
Sinir oldum.
Sadece şurada sevdim o sözü..

TARIK: Demek ki neymiş? Yeni bir iş aranacakmış!

Durduğun kabahat Tarık!
Bu kadar da olmaz ki!
700 liraya nerede olsa iş bulur insan yahu. Bu kadar da şeye katlanmak zorunda değil ki. Abartılmasın durum yani.


12

Ama ama ama..
Bayıldığım bir yer var ki, çok güldüm. Çooookk..

NAZ: (Telefonda) Keşke Sofia da burada olsaydı.
TARIK: Ya, o da arka camı silerdi, işimiz çabuk biterdi.

Hah haa..
Valla, yazarken bile gülüyorum hala..



Neticede, çok güldüğüm, güzel bir bölümdü.
Ufak tefek yerleri saçma bulsam da..

Filiz'in dediği gibi..
Ah Belgin hanım! SEN BU BÖLÜMDE TARIK'IN HAYATINI KURTAMADIN, HAYATINI KAYDIRDIN!

Ne diyeyim sana?

Bunları yazabilmek için sabahın 5 inde kalktım, ancak yazıp ekledim. Ben daha işe gideceğim, ne haldeyim? Şimdi gidip en azında bir saat yatayım bari

Herkese sevgiler..